Sobe Siyah Orkide – Yaprak Öz

Sobe Siyah Orkide

Yaprak Öz okumayı özlemek diye bir şey var kesin.. Kendisi benim okumaktan en keyif aldığım, en sevdiğim yazarlardan biri ve elimde okumadığım sadece iki kitabı kaldı. Sonra ne yapacağım hiçbir fikrim yok.. Sobe Siyah Orkide’yi de büyük bir heyecanla ve çok severek okudum. Her zamanki gibi çok akıcı, bir o kadar da ürkütücü bir kitaptı. Yani ben olsam o apartmanda bir dk bile durmaz, arkama bakmadan koşarak uzaklaşırdım. Bir de ben genelde geceleri kitap okumayı seviyorum. Düşünün bunu nasıl okudum.. Özellikle son sayfalarda iki cümlede bir kitabı kapatıp bekledim desem yalan olmaz. Ama bayıldım mı evet bayıldım.. Böyle de harika bir şey var işte Yaprak Öz kitaplarında.. İnşallah yakında yeni bir kitap gelme durumu vardır yoksa kalan iki kitap bana hayatta yetmez..
#kzlgezegenöneriyor

Işığın Düştüğü Yer – Allison&Owen Pataki

Işığın Düştüğü Yer

Işığın Düştüğü Yer bir Fransız Devrimi romanı.. Bu konuda yazılmış kitapları severek okuyorum, o yüzden bu kitabı da aynı duygularla okudum. Hüzünlendim, umutlandım, yeri geldi çok heyecanlandım.. Genç ve hırslı avukat Jean Luc St. Clair, tanınmış bir aristokratın oğlu ve aynı zamanda Fransız ordusunda Yüzbaşı olan Andre de Valiere, acımasız bir Generalin yeğeni genç ve güzel Sophie.. Kaderin ağlarını örmesiyle yolları kesişen bu üç karakter üzerinden Fransız Devrimi, halkın ve ülkenin içinde bulunduğu durum, yaşanan tüm o süreç birçok açıdan ele alınmış ve aktarılmış.. Daha önce adını duymadığım bir kitaptı. #kzlgezegenöneriyor

Keşke Gerçek Olsa – Marc Levy

Keşke Gerçek Olsa

“Söyleyeceklerimi anlamak kolay değil, kabul etmekse olanaksız; ama öykümüzü dinlemeye, bana güvenmeye razı olursanız, belki sonunda bana inanıraınız; ve bu çok önemli. Çünkü, farkında değilsiniz ama, dünya yüzünde bu sırrı paylaşabileceğim biricik insan, sizsiniz.”

İşten eve yorgun döndüğünüz bir gün, banyo dolabınızın içinde bir kadın bulsanız ne yapardınız? Hele bu kadını sizden başka kimse görüp sesini duyamıyorsa?

Bir trafik kazası sonucu bitkisel hayata giren Lauren ve onun evine taşınan mimar Arthur’un hikayesi bu şekilde başlıyor. Olaylar ilerledikçe ortaya çok değişik bir kitap çıkıyor. Fantastik, romantik, duysal aynı zamanda da komik bir hikaye. Çok güzel, çok tatlı modern bir peri masalı. Bir solukta ve keyifle okudum. Çok sevdim. Kitaptan uyarlanmış olan Just Like Heaven (Cennet Gibi) adında bir film de var. Tavsiyem, önce kitabı okumanız. Çünkü hikayenin ilerleyişi açısından kitap ile film arasında bazı farklılıklar var. Ve emin olun kitap size çok daha fazla keyif veriyor. Sonra merak ederseniz filmini de izlersiniz..

Ayrıca Keşke Gerçek Olsa’nın devamı niteliğinde Sizi Tekrar Görmek adında bir kitap olduğunu da belirteyim. Ben Nadir Kitap’tan bulup aldım, en kısa zamanda onu da okuyacağım..?
#kzlgezegenöneriyor

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi – Scott Fitzgerald

Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi, özellikle filmi sayesinde konusu hakkında bilgi sahibi olduğum bir kitaptı. Fakat filmini izlemediğim, kitabını da okumadığım için ayrıntıları hakkında bir fikrim yoktu. Bilmeyenler için kısaca söz etmek gerekirse kitap 1860 yılında yaşlı bir adam olarak dünyaya gelip zamanla gençleşen Benjamin Button’ın hikayesini ele alıyor. Bu tersten işleyen zaman döngüsü elbette farklı bir bakış açısını ve bambaşka bir hayatı da beraberinde getiriyor. Yaş aldıkça gençleşen bir insanı hayal bile edemezken Fitzgerald size böyle bir insanın ilgi alanlarından, ruhundan, kalbinden, zihninden söz ediyor. İronik, fantastik, farklılıkla dolu bir hikaye okuyacağınıza emin olabilirsiniz. Kitabı çok ince, gerçekten bir oturuşta rahatlıkla bitirebilmeniz mümkün. Filmi kitaba kıyasla daha yavaş, daha katmanlı fakat kesinlikle çok daha doyurucu. Oyunculuklara ve kurguya hayran kalmamak elde değil. İzlemek için de okumak için de kesinlikle çok geç kalmışım.. #kzlgezegenöneriyor

1

Dünyanın Bütün Sabahları – Pascal Quignard

Dünyanın Bütün Sabahları

Mösyö de Sainte Colombe, viyolasıyla harikalar yaratan; yeryüzündeki bütün sesleri, bütün duyguları (kendininkiler de dahil) çevresine duyurmayı başarabilen bir usta. Çok sevdiği karısının ölümünden sonra iki kızıyla birlikte dışarıya müzikten bir duvar örüyor ve kendini dış dünyaya kapatıyor. Mutlu olduğu, içinden taşan ezgileri çaldığı tek yer söğüt ağacının dalları arasındaki kulübesi. Orası, ölen karısıyla baş başa kalabildiği tek yer.. Yıllar sonra bu kozadan içeri girmeyi tek bir kişi başarabiliyor. Çünkü benzer tutkular iki insanı birbirine yaklaştırabilen en doğru histir. Birbirlerinden çok farklı hayat tarzlarına sahip bu iki müzisyen viyolalarıyla konuşur. Ölüm de, aşk da, yalnızlık da ezgilerle dile gelir. Dünyanın bütün sabahlarını sarar..

Bir Şeftali Bin Şeftali – Samed Behrengi

Bir Şeftali Bin Şeftali

Bu bir şeftalinin öyküsü. “Beni keşke yoksul çocuklar yese,” diyen bir şeftali.
Bu küçük öyküde iki yoksul çocuk var: Ali ile Mehmet. Ama öykünün asıl kahramanı dalından kopmuş dünya güzeli bir şeftali. Öyküyü de onun ağzından dinliyoruz zaten. Büyük küçük okuyan herkesin içini sıcacık yapacak bir kitap. Kısacık ama içinde yok yok. Umut, dostluk, sevgi, emek.. Samed Behrengi çok sevdiğim bir yazar. Küçük Kara Balık kitabını da bilmeyen yoktur. Bu kitap da onun kadar güzel. Bence çocuk kitaplarını bütün yetişkinler okumalı, çünkü onlardan öğrenilecek çok şey var. Sadece bir çocuğa hediye etmek için almayın. Kendinize bir iyilik yapın ve bu güzel kitapları siz de okuyun. Verdiği tat bambaşka. Ve son olarak söz konusu çocuklar olduğunda onlara aldığınız her kitabı önce siz okuyun. Okuyun ki geçtiğimiz günlerde gündeme gelen çirkin kitapları gerçek çocuk kitapları arasından ayıklayacak bilinçte olun. Onların dünyalarının, hayallerinin kirlenmesine izin vermeyin.. #kzlgezegenöneriyor

Çerçeve – Rachel Cusk

Çerçeve

Evliliği sona ermiş, orta yaşın eşiğinde bir yazar, yaratıcı yazarlık dersi vermek için Atina’ya bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk ve orada geçirdiği zamanlar onu farklı deneyimler yaşamış insanlarla bir araya getirmesinin yanında dinlediği hayat hikayeleri sayesinde kendi içine doğru da bir yolculuk yapar, yaşadıklarını anlamlandırmaya çalışır. Kendisine dışarıdan bir gözle bakmış, başkalarının hayatlarında kendini bulmuş gibi olur..
Rachel Cusk daha önce hiç okumadığım bir yazardı. Çerçeve de bir üçlemenin ilk kitabıymış alırken bilmiyordum. Farklı bir yazar ve farklı bir kurguyla buluşmuş oldum. Üçlemenin diğer kitapları Geçiş ve Övgü. Basımları var mı bilmiyorum. Varsa da şu an için okur muyum emin değilim..

Aşk Ölümden Uyanıştır – Tess Gerritsen

Aşk Ölümden Uyanıştır

Evde okumayı bekleyen iki Tess Gerritsen kitabım daha var tehlikenin farkında mısınız?
Hazır hızımı almışken benimkinden bir kitap daha okuyayım dedim ve Aşk Ölümden Uyanıştır’ı okudum.. Yine işin içinde aşk meşk işleri var o konudaki düşüncemi bir önceki paylaşımda dile getirmiştim; ama bu sefer gerilim yaratan kısmı daha çok sevdim. Okurken işte bu bizim bildiğimiz Tess dedim.. (Benim gibi sevenler ne demek istediğimi anlayacaktır.) Yine çok akıcıydı, reading sump olanlara birebir bu kitaplar.. Daha da tüyler ürpertici olsaydı tadından yenmezdi bu haliyle biraz nasıl desem çerezlik olmuş. (Bu kelimeyi kullanmayı hiç sevmesem de) Her kitabını öneriyorum biliyorsunuz ama gerçek bir Tess Gerritsen kitabı okumak istiyorsanız Rizzoli&Isles serisinden vazgeçmeyin. Eğer daha önce hiç okumamışsanız başlangıç kitabınız da Cerrah olsun..
#kzlgezegenöneriyor

Karanlığın Ayak İzleri – Tess Gerritsen

Karanlığın Ayak İzleri


Uzun zaman sonra nihayet bir kitap bitirebildim.. Çünkü yine hiçbir şey okuyamadığım bir dönemdeydim ve ben böyle dönemlerde çareyi hep iki gözümün çiçeği Tess Gerritsen’da ararım.. Bu sefer de öyle yaptım ve Karanlığın Ayak izleri kitabını okudum. Bu kez işin içinde tıbbi gerilimden farklı olarak seneler önce üstü kapatılmış bir cinayet, istihbarat ajanları, kiralık katiller var.. Bu zamana kadar hiçbir Tess Gerritsen kitabından pişman olmadım, her birini büyük bir keyifle okudum. Bu kitap da sürükleyicilik açısından benden geçer puanı aldı. Ancak ben yazarın kitaplarında hep bildiğim, alıştığım dokuyu arıyorum. O düşmeyen gerilimi, her sayfada bir diken üstünde olma halini, mesleki bilgilerini de işin içine dahil etmesi olayını seviyorum. Romantizm, aşk meşk işlerinin olması beni olaydan koparıyor ve bana göre yerini bulamıyor. Sırıtıyor o kadar güzel konunun arasında. Yani düşünün tam gerilmişim, heyecan doruk noktaya ulaşmış, olaylar karışmış; karakterler sevgili olmaya çalışıyor. Flört ediyor. Kıskançlık krizi yaşıyor filan.. Neden yani? Neyse yine de benim canım yazarım kendisi ve iyi ki okudum..
#kzlgezegenöneriyor

Bir Garip Cindi Zümrüdüanka – Ali Teoman

Bir Garip Cindi Zümrüdüanka


Bir Garip Cindi Zümrüdüanka, Ali Teoman ile tanışma kitabım oldu.. Kısa ve aksiyonlu bir yeraltı romanı diye tanımlanmış arka kapak yazısında. Gerçekten de benim daha önce aşina olmadığım bir anlatım tarzı ve üslupla yazılmış kitap. Anlatıcımız İsmail’in ağzından onun hayatına ortak oluyor, girip çıktığı yerlerde biz de dolaşıyor, hissettiklerini biz de hissediyoruz. Belki de yazar bunu hedeflediği için romanın dili bu bodoslama girdiğimiz hayata uygun şekilde argo, yer yer küfür ve mahalle ağzı konuşması şeklinde.. Bu tarz üslupla yazılmış kitapları sevmeyenleriniz olabilir. Kitabın başında alışmakta zorlanabilirsiniz ama kitap akıcı ilerliyor ve tarzına çabuk alıştırıyor diyebilirim.. Dediğim gibi benim daha önce böyle bir kitap okuma deneyimim olmamıştı. Yazarın diğer kitapları nasıldır bir bilgim yok. İlgisini çekenler bir şans verebilir..