Kitabın ilk sayfalarından itibaren ve kitap bittikten sonra Doppler, okuduğum en ilginç, eğlenceli ve akıllı (her ne kadar o bunu sevmese de) karakter oldu. Akıllı deli demek daha doğru olur sanırım onun için. Zira yaptığı şeyi herkes kolay kolay yapamaz. Ama o yaptı. Bisiklet sürerken düştüğü ormanda yavru bir geyikle, insanlardan ve şehir hayatından uzak yaşamayı seçti. Üstelik bunu yaparak en mutlu insanlardan biri oldu. Değişen düşünceleri, hayata ve insana dair tespitleri o kadar güzel ki..
Doppler kadar olmasa da kitapta beni etkileyen ikinci karakter babasının ölüm anını inşa eden Düsseldorf. Şaşkınlıkla karışık bir hayranlık duymamak mümkün değil..
Ben Doppler’ı çok sevdim. Sizin de seveceğinizi düşünüyorum. #kzlgezegenöneriyor
Anna Karenina – Tolstoy
Anna Karenina temelde bir yasak aşk romanı olmasına karşın, pek çok farklı konudan oluşan çok katmanlı bir kitap aslında.. Aşk ve ihanetin yanı sıra Tolstoy burjuva yaşamını, değişen Rusya’yı, toprak sahipliğini ve dini duyguları da değişik yönlerden ve farklı karakterler üzerinden aktarıyor okuyucuya..
Vronsky ile yaşadığı yasak aşk sonucu bunalıma sürüklenen ve intihar eden Anna’nın karşısında mutlu bir evlilik süren Kiti ve Levin var. (Bu arada Levin karakteri Tolstoy’un kendisi imiş.)
Başlarken sayfa sayısı gözünüzü korkutabilir, ama Tolstoy öyle etkileyici ve akıcı bir üslup kullanmış ki okurken hem bitsin hem bitmesin istiyorsunuz..
Velhasıl, hayatınızın bir döneminde Anna Karenina’yı mutlaka okuyun derim.. #kzlgezegenöneriyor
Leylim Leylim – Ahmed Arif
“Canım benim,
Bilir misin, ‘canım’ dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.”
——————————————
Mektup yazmak ne kadar naif, ne kadar samimi bir eylem.. Yazmak, duygularını kelimelere dökmek, sonra heyecanla beklemek gelecek cevabı..
Ahmed Arif’in mektuplarında sadece seven adam ve sevilen kadın yok aslında. Bir dönemin siyaseti, edebiyatı ve yayın hayatı da var mektuplarda.. Delikanlı, Anadolulu, sürgün, şair Ahmed ve dost, arkadaş, kadın, sevgili bütün güzel sıfatlara layık bir Leyla; Ahmed’in Leylim’i var.. Şiirlerle, özlemlerle, bazen de kırgınlıklar ve sitemlerle dolu her bir mektup..
Hepsini bir kenara bıraksam sadece Ahmed Arif’in o güzel hitapları için bile tekrar tekrar okurum bu kitabı.. #kzlgezegenöneriyor
Gazap Üzümleri -John Steinbeck
Sanayileşme ile birlikte toprak sahipleri tarafından yerlerinden edilen insanların California’ya göç edişini anlatıyor Steinbeck.. Ruhlarında büyüyen gazap üzümleriyle yola çıkan Joad ailesi.. Yolculuk boyunca başlarına gelenler, açlık, işsizlik ve kayıplara rağmen umutla ayakta kalma çabaları.. Okura çok doğru tespitler ve bugün bile geçerliliğini koruyan mesajlar yolluyor neredeyse her sayfasında. Okudukça olayları siz de yaşıyorsunuz onlarla birlikte.. Gerçekten çok etkileyici bir konu ve üsluba sahip.. Mutlaka okumalısınız.. #kzlgezegenöneriyor
Ölüm Şarkısı – P. J. Parrish
Her katil, bilinçli ya da bilinçsiz, arkasında bir iz bırakır. Bir oyun ya da bir ipucu.. Laurent’ın izi de öldürdüğü kadınların yanına bıraktığı şarkı sözleri..Çünkü o başarılı çellist kimliğinin arkasına gizlenmiş bir seri katil. Ve bıraktığı her şarkı sözü, bir önceki kurbanını işaret ediyor. Şimdiye kadar hiç anlaşılmayan bu ipucunun farkına varan tek kişi ise kız kardeşini aynı kurbana teslim etmiş olan gazeteci Matt Owens.. Her şarkı sözü yeni bir kadın cesedi demek onlar için. Ve öldürülen kadınların fiziksel özelliklerinin, hatta cesetlerin yerlerinin bile Laurent için bir anlamı, hayatında yer etmiş bir anısı var.. Başarılı bir kurguydu benim için. Sonuna kadar büyük bir heyecanla okudum ve çok beğendim.. Bu tarz kitapları sevenlere mutlaka öneriyorum.. #kzlgezegenöneriyor
Kağıt Ev – Carlos María Domínguez
“Kitaplar, insanların kaderlerini değiştirir.” Bluma Lennon ve Carlos Brauer’in yaşadıkları tam da bu cümlenin kanıtı gibi. Lennon, Dickinson şiiri okurken bir arabanın altında kaldı. Ona çimento kaplı eski bir kitap yollamış olan Brauer ise delice sınırlara ulaşan kitap biriktirme tutkusunun ardından kayıplara karıştı. İşte Kağıt Ev, kayıplara karışan Brauer’in sınırları zorlayan kitap tutkusunun ve duvarlarını biriktirdiği kitaplarla ördüğü evinin hikayesi..
Gerçekten sıradışı bir hikaye. Altını çizdiğim ve kendimi bulduğum o kadar çok cümle var ki.. Kitapları tutkuyla seven ve onları hayatlarının bir parçası yapmış herkesin okumasını tavsiye ederim.. Ama yine de Brauer kadar ileri gitmeyi önermem kimseye.. #kzlgezegenöneriyor
Kanadı Kırık Kuşlar – Ayşe Kulin
1930 ların Almanya’sından 2000 lerin Türkiye’sine uzanan bir ailenin dört kuşak kadınlarının hikayesi Kanadı Kırık Kuşlar.. Hitler’in baskısından Türkiye’ye sığınan Yahudi bilim adamları, eşleri, çocukları ve her şeye rağmen kurmaya çalıştıkları yeni bir düzen.. Kendi vatanları da dahil her yerde yabancı kanadı kırık kuşlar.. Ve bu dört kuşak aileyle birlikte anlatılan Türkiye’nin siyasi değişimi.. Darbeler, savaşlar, patlamalar.. Tam da anlatılanlardan bir farkı olmayan yeni bir patlama yaşanmışken, şunu söylemek istiyor aslında Ayşe Kulin: Değişen tek şey akıp giden zaman sadece. Yaşanan acı hep aynı.. #kzlgezegenöneriyor
Kuşlar Yasına Gider – Hasan Ali Toptaş
Kuşlar Yasına Gider, sevgi ve vefa duygularıyla örülü bir baba-oğul hikayesi.. Evlat olmanın, baba olmanın, doğup büyüdüğün memlekete yıllar sonra dönmenin ve tüm bunların ışığında Hasan Ali’nin kendi hikayesi aslında.. Cümle kapısındaki erikle asmanın altından yan yan kaç defa geçti Hasan Ali? Kaç defa gördü ecel atını? Hüseyin Dayı’nın telefonu kaç defa kişnedi? Hepsini sevgiyle, hüzünle, minnetle dolarak okudum.. Hatta kitabı okurken kendisiyle tanışma fırsatı da bulduğum için bir başka okudum. Yine kalemini, o güzel Türkçesini ve o güzel yüreğini konuşturmuş canım Hasan Ali.. Ve roman boyunca kulaklarda yankılanan o cümleyi kurmuş: “Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.” Mutlaka Hasan Ali Toptaş okuyun.. #kzlgezegenöneriyor
Asılacak Kadın – Pınar Kür
Asılacak Kadın, gerçek bir olaya dayanan ve toplumumuzun kapanmamış bir yarasına parmak basan bir roman. Cesur, sarsıcı ve büyük ses getirmiş.. Kimsesiz, korunmasız, çaresiz bir kadının defalarca sömürülüşü, ezilişi, kendini savunamayacak kadar sömürülüşü anlatılan.. Gazetelerde görmeye alışık olduğumuz türden bir cinayet. Aşığıyla bir olup kocasını öldürdüğü söylenen bir kadın. İşte o kadının asılmasına karar verildi. Dinlenmedi bile. Zaten o da konuşmadı. Konuşmayı öğretmemişlerdi ona. Kendini savunmak ne demektir bilmiyordu..
Üç bölüm ve üç farklı kişi ağzından anlatılan romanın ilk iki bölümü bilinç akışı tekniğiyle yazılmış olduğu için cümleler, düşüncelerin olduğu gibi aktarılmış hali. Noktalama işaretleri yok. Bu da alışık olmayanları yorabilir okurken.. Kadını cinsel bir nesne gibi gören toplumun ve erkeğin, susmayı öğrenmiş ezilen kadının romanı Asılacak Kadın. Ezen-ezilen-kurtarıcı üçgeninde anlatılmış sarsıcı ve çarpıcı gerçekliklerle dolu bu romanı mutlaka tavsiye ediyorum. Pınar Kür edebiyatın işlevinin okuru sarsmak, uyandırmak hatta rahatsız etmek olduğunu iyi bilen ve bunu gösterebilen yazarlardan.. #kzlgezegenöneriyor
Ömür Diyorlar Buna – Ayfer Tunç
Kitabın arka kapağında da yazdığı gibi, Ömür Diyorlar Buna bir “öyküleşmiş söyleşiler” kitabı.. Hüseyin Rahmi’den Mina Urgan’a, Yusuf Atılgan’dan Zeki Müren’e kadar yaşanmış, tanık olunmuş birçok insan hikayelerini hem öykü hem söyleşi havasında ve akıcı bir üslûpla anlatıyor Ayfer Tunç.. Her ömür dokunaklı bir hikaye barındırıyor içinde. Beni en çok etkileyen bölüm Hüseyin Rahmi Gürpınar hakkında anlatılan ilginç gerçekler oldu. Hem şaşırttı, hem hoşuma gitti. Ve bu kitabı okuduğunuzda başka birçok kitabı da listenize eklemiş oluyorsunuz. “İyi yaşanmış hayat bir hazinedir.” diyor kitapta; mühim olan bu hazinenin farkına varmak aslında.. #kzlgezegenöneriyor