Gazap Üzümleri -John Steinbeck

Gazap Üzümleri

Sanayileşme ile birlikte toprak sahipleri tarafından yerlerinden edilen insanların California’ya göç edişini anlatıyor Steinbeck.. Ruhlarında büyüyen gazap üzümleriyle yola çıkan Joad ailesi.. Yolculuk boyunca başlarına gelenler, açlık, işsizlik ve kayıplara rağmen umutla ayakta kalma çabaları.. Okura çok doğru tespitler ve bugün bile geçerliliğini koruyan mesajlar yolluyor neredeyse her sayfasında. Okudukça olayları siz de yaşıyorsunuz onlarla birlikte.. Gerçekten çok etkileyici bir konu ve üsluba sahip.. Mutlaka okumalısınız.. #kzlgezegenöneriyor

Ölüm Şarkısı – P. J. Parrish

Ölüm Şarkısı

Her katil, bilinçli ya da bilinçsiz, arkasında bir iz bırakır. Bir oyun ya da bir ipucu.. Laurent’ın izi de öldürdüğü kadınların yanına bıraktığı şarkı sözleri..Çünkü o başarılı çellist kimliğinin arkasına gizlenmiş bir seri katil. Ve bıraktığı her şarkı sözü, bir önceki kurbanını işaret ediyor. Şimdiye kadar hiç anlaşılmayan bu ipucunun farkına varan tek kişi ise kız kardeşini aynı kurbana teslim etmiş olan gazeteci Matt Owens.. Her şarkı sözü yeni bir kadın cesedi demek onlar için. Ve öldürülen kadınların fiziksel özelliklerinin, hatta cesetlerin yerlerinin bile Laurent için bir anlamı, hayatında yer etmiş bir anısı var.. Başarılı bir kurguydu benim için. Sonuna kadar büyük bir heyecanla okudum ve çok beğendim.. Bu tarz kitapları sevenlere mutlaka öneriyorum.. #kzlgezegenöneriyor

Kağıt Ev – Carlos María Domínguez

Kağıt Ev-Carlos María Domínguez

“Kitaplar, insanların kaderlerini değiştirir.” Bluma Lennon ve Carlos Brauer’in yaşadıkları tam da bu cümlenin kanıtı gibi. Lennon, Dickinson şiiri okurken bir arabanın altında kaldı. Ona çimento kaplı eski bir kitap yollamış olan Brauer ise delice sınırlara ulaşan kitap biriktirme tutkusunun ardından kayıplara karıştı. İşte Kağıt Ev, kayıplara karışan Brauer’in sınırları zorlayan kitap tutkusunun ve duvarlarını biriktirdiği kitaplarla ördüğü evinin hikayesi..
Gerçekten sıradışı bir hikaye. Altını çizdiğim ve kendimi bulduğum o kadar çok cümle var ki.. Kitapları tutkuyla seven ve onları hayatlarının bir parçası yapmış herkesin okumasını tavsiye ederim.. Ama yine de Brauer kadar ileri gitmeyi önermem kimseye.. #kzlgezegenöneriyor

Kanadı Kırık Kuşlar – Ayşe Kulin

Kanadı Kırık Kuşlar


1930 ların Almanya’sından 2000 lerin Türkiye’sine uzanan bir ailenin dört kuşak kadınlarının hikayesi Kanadı Kırık Kuşlar.. Hitler’in baskısından Türkiye’ye sığınan Yahudi bilim adamları, eşleri, çocukları ve her şeye rağmen kurmaya çalıştıkları yeni bir düzen.. Kendi vatanları da dahil her yerde yabancı kanadı kırık kuşlar.. Ve bu dört kuşak aileyle birlikte anlatılan Türkiye’nin siyasi değişimi.. Darbeler, savaşlar, patlamalar.. Tam da anlatılanlardan bir farkı olmayan yeni bir patlama yaşanmışken, şunu söylemek istiyor aslında Ayşe Kulin: Değişen tek şey akıp giden zaman sadece. Yaşanan acı hep aynı.. #kzlgezegenöneriyor

Kuşlar Yasına Gider – Hasan Ali Toptaş

Kuşlar Yasına Gider -Hasan Ali Toptaş

Kuşlar Yasına Gider, sevgi ve vefa duygularıyla örülü bir baba-oğul hikayesi.. Evlat olmanın, baba olmanın, doğup büyüdüğün memlekete yıllar sonra dönmenin ve tüm bunların ışığında Hasan Ali’nin kendi hikayesi aslında.. Cümle kapısındaki erikle asmanın altından yan yan kaç defa geçti Hasan Ali? Kaç defa gördü ecel atını? Hüseyin Dayı’nın telefonu kaç defa kişnedi? Hepsini sevgiyle, hüzünle, minnetle dolarak okudum.. Hatta kitabı okurken kendisiyle tanışma fırsatı da bulduğum için bir başka okudum. Yine kalemini, o güzel Türkçesini ve o güzel yüreğini konuşturmuş canım Hasan Ali.. Ve roman boyunca kulaklarda yankılanan o cümleyi kurmuş: “Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.” Mutlaka Hasan Ali Toptaş okuyun.. #kzlgezegenöneriyor

Asılacak Kadın – Pınar Kür

Asılacak Kadın - Pınar Kür

Asılacak Kadın, gerçek bir olaya dayanan ve toplumumuzun kapanmamış bir yarasına parmak basan bir roman. Cesur, sarsıcı ve büyük ses getirmiş.. Kimsesiz, korunmasız, çaresiz bir kadının defalarca sömürülüşü, ezilişi, kendini savunamayacak kadar sömürülüşü anlatılan.. Gazetelerde görmeye alışık olduğumuz türden bir cinayet. Aşığıyla bir olup kocasını öldürdüğü söylenen bir kadın. İşte o kadının asılmasına karar verildi. Dinlenmedi bile. Zaten o da konuşmadı. Konuşmayı öğretmemişlerdi ona. Kendini savunmak ne demektir bilmiyordu..
Üç bölüm ve üç farklı kişi ağzından anlatılan romanın ilk iki bölümü bilinç akışı tekniğiyle yazılmış olduğu için cümleler, düşüncelerin olduğu gibi aktarılmış hali. Noktalama işaretleri yok. Bu da alışık olmayanları yorabilir okurken.. Kadını cinsel bir nesne gibi gören toplumun ve erkeğin, susmayı öğrenmiş ezilen kadının romanı Asılacak Kadın. Ezen-ezilen-kurtarıcı üçgeninde anlatılmış sarsıcı ve çarpıcı gerçekliklerle dolu bu romanı mutlaka tavsiye ediyorum. Pınar Kür edebiyatın işlevinin okuru sarsmak, uyandırmak hatta rahatsız etmek olduğunu iyi bilen ve bunu gösterebilen yazarlardan.. #kzlgezegenöneriyor

Ömür Diyorlar Buna – Ayfer Tunç

Ömür Diyorlar Buna

Kitabın arka kapağında da yazdığı gibi, Ömür Diyorlar Buna bir “öyküleşmiş söyleşiler” kitabı.. Hüseyin Rahmi’den Mina Urgan’a, Yusuf Atılgan’dan Zeki Müren’e kadar yaşanmış, tanık olunmuş birçok insan hikayelerini hem öykü hem söyleşi havasında ve akıcı bir üslûpla anlatıyor Ayfer Tunç.. Her ömür dokunaklı bir hikaye barındırıyor içinde. Beni en çok etkileyen bölüm Hüseyin Rahmi Gürpınar hakkında anlatılan ilginç gerçekler oldu. Hem şaşırttı, hem hoşuma gitti. Ve bu kitabı okuduğunuzda başka birçok kitabı da listenize eklemiş oluyorsunuz. “İyi yaşanmış hayat bir hazinedir.” diyor kitapta; mühim olan bu hazinenin farkına varmak aslında.. #kzlgezegenöneriyor

Albaya Mektup Yok – Gabriel García Márquez

Albaya Mektup Yok

Albaya Mektup Yok, Marquez’in uzun öykülerinden biri. Ve Yüzyıllık Yalnızlık’tan sonra yazarın okuduğum ikinci kitabı. Hatta Yüzyıllık Yalnızlık’ta karşımıza çıkan Albay Aureliano Buendia ve Macondo çevresi bu kitapta da sık sık anılıyor. Başlandığı gibi bir solukta biten, hem komik hem trajik bir hikaye Albaya Mektup Yok. Ülkesi uğruna savaşarak yaptığı hizmetlerin karşılıksız kaldığını anlayan, emekliye ayrılmış yaşlı bir albayın bir türlü gelmeyen emekli aylığını her cuma günü karısı ve horozuyla bekleyişinin hikayesi.. Elbette yazarın ustası olduğu büyülü gerçekçilik bu kitabı etkileyici kılan en önemli özellik. Bu yüzden kısa ama etkili ve güzel bir hikaye çıkmış ortaya.. #kzlgezegenöneriyor

Heba – Hasan Ali Toptaş

Heba - Hasan Ali Toptaş

Heba, Hasan Ali Toptaş’tan okuduğum ikinci kitap oldu. Biraz uzun bir sürede okuduğumdan mı bilmiyorum ama etkisine girmekte zorlandığımı söylemeliyim. Geçmişi ve şimdiki zamanı arasında gidip gelen Ziya’nın hikayesi anlatılan.. Sınırda asker olmanın zorlukları.. Köy hayatının, kaybedilen bir eş ve çocuğun, özlemi çekilen ailenin, dostluğun kısacası heba olan hayatların romanı.. Hasan Ali Toptaş adeta dans etmiş kelimelerle ve harika bir üslup ortaya çıkarmış. Kullanılan kelimeler ve tasvirler altı çizilecek bir sürü cümle demek.. İki zaman arası geçişler kelimelerle daha da anlam kazanmış. Hatta bu yönüyle konudan ziyade üslubun romanı oldu Heba benim için.. #kzlgezegenöneriyor

Sadık Bey – Pınar Kür

SadıkBey

Sadık Bey, Pınar Kür’ün 10 yıl aradan sonra çıkardığı yeni romanı. Üniversite yıllarımda eserleri ve kendisi üzerine fazlaca çalışmış olduğum bir yazar.. Ama çok uzak kalmışız okurken bunu hissettim..
Romana adını veren Sadık Bey ellili yaşların sonunda, yalnız yaşayan, orta halli bir muhasebe müdürü. Tekdüze ama yolunda giden bir yaşamı var. Ama bir gün, çevresindeki değişikliklerin farkına varır ve onlarla birlikte yolunda gittiğini sandığı hayatına da kurcalamaya başlarsa ne olur?
Pınar Kür siz farkına varmadan geçmişinizi alıyor, onu etten kemikten biri haline getiriyor ve ikinizi bir masa başında baş başa bırakıyor. O dakikadan sonra da kitap hemen bitiyor işte..
Başlarda durağan bir karakter ve konu mu acaba diye düşündüğüm, ama sonradan şaşırtıcı bir sonla karşı karşıya kaldığım ilginç bir kitap oldu. Pınar Kür’ün bu halini özlemişim. #kzlgezegenöneriyor