Kalk Yerine Yat – Şermin Yaşar

Kalk Yerine Yat

2021’in güzelliklerinden biri de, çok sevdiğim Şermin Yaşar’ın (@serminyasarofficial) yeni öykü kitabının çıkması oldu benim için.. Yazdıklarıyla, dili kullanma becerisiyle, üslûbuyla, ortaya çıkardığı karakterlerle tatlı bir sihir yaratıyor kitaplarında. Sık kullandığımız bir cümleden ortaya bir öykü, o öyküden bir kitap ismi oluyor mesela. “Kalk Yerine Yat” gibi. İçinde bir yandan güldürürken bir yandan da hüzünlendiren 12 öykü bulunuyor. Yine çok bizden, yine çok samimi karakterler var. Her biri hem sıradan hem de nev-i şahsına münhasır diyeceğimiz türden insanların hikayelerini okurken görüyorsunuz ki, gerçekten herkes günün birinde kendi yerini buluyor. Kendini buluyor. Bir şeylere tutunuyor. Yine başladığım gibi yarısına geldim, yine bitmesini hiç istemedim ve yine çok sevdim. Özellikle de Kalk Yerine Yat, Nokta Nokta Gül, Tıkırtı, Şimdi Rahatladık, Nuri Banyoda adlı öykülere bayıldım. Bu yılın son ayına da böyle bir öykü kitabı yakışırdı bence..
#kzlgezegenöneriyor #şerminyaşar #kalkyerineyat #doğankitap

Pansiyon Huzur – İrfan Yalçın

Pansiyon Huzur


Bu sene yeni yazarlarla tanıştım. Tanıştıklarımdan da çok memnun kaldım. İrfan Yalçın da onlardan biri.. Fareyi Öldürmek kitabını yakın zamanda okumuştum. Pansiyon Huzur, yazarın ilk kitabı. Benimse yazardan okuduğum ikinci kitap oldu…
Adını gördüğünüzde aklınıza sevimli, sevgi ve huzur dolu güzel bir pansiyon gelebilir belki ama bu isim büyük bir ironi aslında. Çünkü kiralanmış bir apartman dairesinden pansiyona çevrilmiş bu yerde huzurun zerresini bile bulamazsınız. Her kesimden, her türden insana rastladığınız bir sokağın başından sonuna kadar yürümüşsünüz gibi düşünün. Her köşeden bir karakter çıkıp geliyor. Beyefendisi, kimsesizi, devrimci genci, emeklisi, öğretmeni, genci yaşlısı, kadını erkeğiyle çeşit çeşit insan, çeşit çeşit hikaye… Ama en çok hissedilen şey açlık. Sadece fiziksel bir açlık da değil hatta. Duygusal bir açlık da var bu pansiyonda. Karınları aç, ruhları aç bu insanların. Tutunacak tek bir dal bulunca birbirlerini ezerek tutmaya çalışıyorlar o dalı. Sevilmek, değer görmek, doymak, yarını düşünmemek istiyorlar. Yarını düşünmeden, huzurla uyumak ne büyük bir lüks! Kitaptaki her bir karaktere hem kızdım hem acıdım. Hem hepsini doyurmak istedim hem de pansiyondan kaçmak.
Fareyi Öldürmek ile kıyaslarsam -ki konu olarak birbirlerinden çok farklılar- Pansiyon Huzur çok çok etkileyici bir kitap değil ama akıcı ve kolay okunuyor. Ve güzel bir kitap.
#kzlgezegenöneriyor #irfanyalçın #h2okitap #pansiyonhuzur

Aşk Meçhule Yürür – Filiz Özdem

Aşk Meçhule Yürür

Aşk Meçhule Yürür, Filiz Özdem’den okuduğum ikinci kitap oldu. Bu kez farklı bir yolculukla, bambaşka kapılara çıkardı. Geçmişle gelecek arasında sıkışıp kalmış, kaybetmenin her türlü halini tecrübe etmiş, ayrılığın ve ölümün peşini bırakmadığı bir kadın: Mercan…
Onun geçmişle hesaplaşmasını, geleceğe yol almaya çalışmasını, karanlıktan aydınlığa çıkmaya çabalamasını okurken ben de onunla birlikte üstündeki ağır kapıyı itmeye çalıştım sanki. Sordum onun kendisine ve hayata sorduğu soruyu:
“Hatırladıkların kadar mısın, unutmadıkların kadar mı?”
Hâla Filiz Özdem’le tanışmadıysanız, sene bitmeden tanışın…
#kzlgezegenöneriyor #filizözdem #yapıkrediyayınları #aşkmeçhuleyürür

Ülker Abla – Seray Şahiner

Ülker Abla


Sevdiğiniz bir yazarın yeni kitabını okuyunca, uzun süredir görüşmediğiniz bir arkadaşınızla görüşmüş, konuşmuş gibi hissediyor musunuz siz de benim gibi? Ben aşina olduğum o tadı yeniden bulunca çok heyecanlanıyorum, seviniyorum mesela…
Ülker Abla’yı görünce de böyle oldum işte. Aslında kendisini yazarın Antabus kitabından tanıyoruz. Bir göz aşinalığımız var. Ama bu kitap tamamen onun dünyasına açılan bir kapı. Anne Ülker, eş Ülker, refakatçi Ülker. Ama her şeyden önce kadın Ülker var bu kitapta. Sırf başına bir iş gelmesin, kocası onu bulup da öldürmesin diye adının sonuna bir ‘abla’ ekleyiveriyor evden kaçınca. Bu onun dışarıdan gelecek tehlikelere karşı oluşturduğu ilk kalkan. Böyle söyleyince baştan sona acılarla dolu bir kitap okuyacağınızı düşünmeyin. Keskin bir mizah duygusu da var kitapta. Üzüldüğünüz anda gülüyor, gülerken tekrar duygulanıp öyle yola devam ediyorsunuz. Ama benim en çok hissetiğim duygu ne diye sorarsanız, şaşırmadığımı acıyla fark etmek diyebilirim. Ülker’in yaşadıklarına şaşırmadım çünkü bir kadın, yaşadığı şiddetten kaçıp hayatta kalmaya çalışıyor sadece. Bunun için uğraşıyor. Ölmemek için. Gazetelere iki gün sonra unutulacak bir haber olmamak için…
“Ben: Ülker. Diriyim. Şimdilik.”
#kzlgezegenöneriyor #everestyayınları #serayşahiner #ülkerabla

Fareyi Öldürmek – İrfan Yalçın

Fareyi Öldürmek


Fareyi Öldürmek, bu sene içinde okuduğum kitaplar arasında belki de beni en çok sarsan kitaptı diyebilirim. Ne yazık ki yazarı daha önce hiç duymamıştım ve şimdi bunun bir kayıp olduğunu düşünüyorum. @1film1kitap tavsiyesiyle çok merak ederek aldıktan sonra iyi ki okumuşum ve iyi ki hazineme böyle bir yazarı dahil etmişim dedim.
Kitap bir cinayetle başlıyor ve sonrasında geçmişe dönerek devam ediyor. Herkesin “O asla birini öldüremez” dediği Sabri’nin hayatını onu yakından tanıyan dört kişinin gözünden görüyoruz ve hayat hikayesini dinliyoruz. Her bir bölümde Sabri’nin hayatı kabuğu kalktıkça kanayan bir yara misali seriliyor ortaya. Okurken daha ne yaşayabilir bu adamcağız dedikçe bitmedi yaşadıkları. Onun yerine ben tepki göstermek, ben bağırmak istedim neredeyse. Bir insanı çocukluğundan itibaren sevgisiz bırakmak, yalnız bırakmak, acıya terk etmek cinayetlerin en büyüğü belki de. Ve bunu yapan herkes suçlu…
Bazı kitap karakterleri vardır ki adını hiç unutmazsınız. Her yerde, her durumda kendini hatırlatmayı ve sizde yer etmeyi başarır. Çünkü onlar hayatın içinden, hatta hayatın ta kendisi olarak gelir girer kitaba. Sabri de bunlardan biri, bunu okuyunca anlayacaksınız… İyi ki okuduk @mutluolmayibilenbiri 
#fareyiöldürmek #irfanyalçın #h2okitap #kzlgezegenöneriyor

1

Kötü Bir Gün – Gürgen Öz

Kötü Bir Gün


Bir dairenin içine sıkışıp kalmış bir psikolog ve apartman görevlisinin birlikte geçirdiği üç saatin anlatıldığı Kötü Bir Gün ile çok sevdiğim Gürgen Öz’ün merak ettiğim kalemiyle tanışmış oldum nihayet…
Erdem ve Yakup’un (Adem)  birbirlerine en garip gerçekleri anlattıkları, hayatlarının en karanlık sırlarını ortaya döktükleri satırları okurken rahatsız edici bir gerilimi de her an ensenizde hissediyorsunuz. Ve sonunu inanılmaz merak ediyorsunuz.
Başlarda bir sınıf çatışması ve psikolojik bir vaka ile karşı karşıya olduğunuzu düşünürken işin içine birden baba oğul ilişkisi, geçmişin karanlık sırları, yalanlarla dolu bir gerçekliğin ortasında kalıyorsunuz ve kim normal kim değil, kim yalancı kim dürüst birbirine karışıyor.
Kötü bir gün geçirdiğinizi mi düşünüyorsunuz? Bu kitabı okuduktan sonra belki öyle düşünmezsiniz.
#gürgenöz #kötübirgün #kzlgezegenöneriyor

Adem ile Havva’nın Güncesi – Mark Twain

Adem ile Havva'nın Güncesi

Aşk nedir? Nasıl bir histir? İnsana neler yaptırır? Kadın erkek ilişkileri hep böyle karmaşık mıydı yoksa sonra mı işler sarpa sardı? Bu soruların yanıtını bilinen en eski aşıklarda arıyor Mark Twain. Adem ile Havva’da… Böylece mizahi, samimi, keyifle okunan Adem ile Havva’nın Güncesi çıkıyor ortaya..
Kitap genel hatlarıyla üç bölümden oluşuyor: Adem’in güncesi, Havva’nın güncesi ve Şeytan’ın güncesinden alıntılarla başlıyor hikaye. Bir anda yanında Havva’nın belirmesiyle neye uğradığını şaşıran Adem’in hem onu, hem kendini, hem de duygularını tanımasıyla ilerliyor. Habil ve Kabil ile aslında hepimizin bildiği şekilde devam ederken aşıklarımız kendini yeryüzünde buluyor. Sizce gündelik hayatın telaşları ve problemleri mi daha zordur yoksa karşı cinsi anlamak, sevmek, birliktelik sürdürmek mi? Bunları da okuyup öğreniyoruz işte.. Severek okudum..
#kzlgezegenöneriyor #canyayınları #kısaklasikler #marktwain #ademilehavvanıngüncesi

Küçük Çiçek – Iosi Havilio

Küçük Çiçek


“korkma
bir kalbin derinliklerinden koparılan
küçük bir çiçek
asla ölmez!”
Adını, Sidney Bechet’in 50’lerin ünlü caz klasiği Petit Fleur’ünden alan Küçük Çiçek sarsıcı, kışkırtıcı, etkileyici bir roman.
Çok sakin başlayıp birkaç sayfa ilerledikten sonra farklı bir kitap okuduğunuzu hemen anlıyorsunuz. José’nin defalarca tekrar eden rahatsız edici bir seremoni haline gelen eyleminin arkasında yatan dürtüyü, değişken ruh halini, karısı Laura ile olan ilişkisini resmen José’nin zihninin içindeymişçesine okuyorsunuz.
Iosi Havilio Küçük Çiçek’i tek bir paragraf halinde yazmış. Başka bir kitap olsa bu durum okumayı zorlaştırır ve yavaşlatırdı belki ama bu kitapta durum tam tersi. İlk cümlelerden itibaren olayın içine düşüyor ve hiç kopmadan dalgalanıp durulan suların akışına kendinizi bırakıyorsunuz. Akıcı, aynı zamanda da dikkat isteyen, göründüğünden çok daha fazlasını bulacağınız bir kitap…
#kzlgezegenöneriyor #küçükçiçek #iosihavilio #africanokitap

Renkli Çekmeceli Şifonyer – Olivia Ruiz

Yaşamın getirdiği zorluklar, kayıplar, acılar karşısında yılmadan dimdik duran, mücadele eden, kendisi, sevdikleri ve en çok da çocukları için ne gerekiyorsa yapan güçlü kadınların hikayelerini okumak beni her zaman mutlu ediyor.
Renkli Çekmeceli Şifonyer de bu tarz kitaplardan biri. Üstelik gerçek bir hikaye: Bir ailenin üç kuşak kadınlarının kendi yollarını nasıl çizdiklerini, trajik olaylar ve tarihi acıların gölgesinde kaderlerine yeniden nasıl yön verdiklerinin hikayesi… Rita ile başlayıp Cali ve ardından Olivia’ya ulaşan, her bir çekmecesinde bir aile sırrının bulunduğu şifonyer beni İspanya’dan Fransa’ya götürdü. Savaşın, direnişin, ölümün, aşkın ve umudun iç içe olduğu olaylarla karşılaştırdı.
Bu kitapla tesadüfen buluştuğumu, benim onu değil de onun beni seçmiş gibi olduğunu daha önce söylemiştim. Şimdi diyorum ki ne mutlu böyle güzel tesadüflere…

#kzlgezegenöneriyor#renkliçekmecelişifonyer#oliviaruiz#yanpasajyayınevi

2

Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca Şey – Marc Levy

Bazı kitaplar, daha okumaya başlamadan sadece adıyla bile çok şey anlatıyor insana. Adını görür görmez içinden çıkacak hikaye için heyecanlanıyorsunuz. Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca Şey, benim için böyle kitaplardan.. Bir baba-kız hikayesi ama bundan öte bir masalsılık barındırıyor bütün hikayede. Babasıyla mesafeli ve sorunlu bir ilişkileri olan Julia’nın, evleneceği günden birkaç gün önce babasının ölüm haberini almasıyla başlıyor kitap. Sonrasında bir iç hesaplaşma ve geçmişin dökülmesini bekliyorsunuz, bu da gerçekleşiyor zaten; ama yazar Marc Levy olunca, elbette sıra dışı bir şekilde yaşanıyor bu yolculuk. Julia’ya hiç ummadığın biri eşlik ediyor ve yolun sonunda hiç ummayacağı biri bekliyor onu…
Daha bir sürü şey söylemek istiyorum kitapla ilgili. Bir yandan da daha fazla bir şey söylemeyeyim siz okuyun istiyorum. Büyülü bir macera, romantizm, yitip giden zamanı yakalama çabası, söylenmemiş sözler, pişmanlıklar, çokça sevgi dolu bir kitap okudum. İnsanı sarıp sarmalayan, bitirdiğinizde yüzünüzde bir gülümseme oluşmasına sebep olan kitaplardan… Mutlaka tavsiye ediyorum.

#kzlgezegenöneriyor#birbirimesöyleyemediğimizoncaşey#marclevy#canyayınları