Muhteşem Gatsby – F. Scott Fitzgerald

Muhteşem Gatsby

Muhteşem Gatsby, “Caz Çağı” olarak da bilinen 1920’ler ABD’sinin toplumsal portresini çizerken, aynı zamanda “Amerikan rüyası” düşüncesini de eleştiriyor..
Eğitimsiz bir aileden gelen yoksul Jay Gatsby, kendini baştan yaratır ve servetinin kaynağı herkesin dedikodu konusu haline gelen bir zengin olur. Servet ve güç kazanarak şatafatlı bir hayat sürmeye başlar. Ancak bu kadar lüks bir hayatın içinde onun tek isteği ilk aşkı Daisy’e kavuşmaktır..
Zenginlik, aşırılık, gösteriş, sahte ilişkiler ve sonrasında gelen büyük yıkım Gatsby ile birlikte Amerikan rüyasının ve toplumsal değerlerin uğradığı yıkımı da yansıtıyor. Onca kalabalığın içinde bile yalnız olan, yalnız ölen bir adam Jay Gatsby’nin yıkımı okuyanı etkileyen cinsten..
Okunması kolay ve akıcı anlatıma sahip bir kitaptı. Filmini de yakın zamanda izlemeyi planlıyorum. Bazı yorumlarda izleyenlerin filmi kitaptan daha çok beğendiğini gördüm. Bakalım ben ne düşüneceğim? #kzlgezegenöneriyor

Ruth – Lou Andreas Salome

Ruth

“Bence bizlerin -özellikle öğretmenlerin- çalıştığımız malzeme öncelikle insan. Bana öyle geliyor ki, yerimiz bu anlamda çalışma masasının biraz uzağında. Hayatın ortasında bir yere aitiz biz.”
——————————————–
Çocuksu bir çekiciliğe sahip esrarengiz bir genç kız, işini çok seven bir eğitimci olan öğretmeninin kalbini tutuştururken, yaşadıkları karşılıklı bir büyülenmeye dönüşür.. Yazarın daha önce okuduğum iki kitabına kıyasla Ruth beni çok etkilemedi. Hatta bazen gereğinden fazla uzatılmış gibi geldi. Bir türlü içine çekemedi.. Yine de karakterlerin iç dünyalarını yansıtması bakımından başarılı bir yanı vardı diyebilirim.. Ve okuyan çoğu kişi gibi benim de sinirimi en çok bozan karakter, her fırsatta kocasına hizmet edemediğini düşündüğü için kendini yiyip bitiren Klara-Bel oldu.. #kzlgezegenöneriyor

Beni Asla Bırakma – Kazuo Ishiguro

Beni Asla Bırakma

Yatılı okul Hailsham’ın öğrencilerinin dış dünyayla hiçbir bağlantıları yoktur. Gözetmenler tarafından eğitilirler ve Hailsham’dan önceki hayatlarına dair hiçbir şey hatırlamazlar. Onlar, özel bir amaç için yetiştirilen çok özel öğrencilerdir.. Her biri önce eğitimli bir bakıcı sonra da birer bağışçı olacaktır..
Seneler sonra bir araya gelen üç Hailsham mezunu Kathy, Ruth ve Tommy onları özel kılan şeyin ne olduğunu, paylaştıkları ortak geçmişi ve bundan sonra ne yapacaklarını öğrenmeye, dahası hayatlarını anlamlandırmaya çalışıyorlar.. Belki de hayatlarında ilk kez kaderlerini sorguluyorlar..
Kazuo Ishiguro farklı bir yazar.. Beni Asla Bırakma’da da derin ve sağlam bir kurgu yaratmış. Okurken bazen durağan ilerliyormuş gibi hissediyor; ama aslında adım adım hikayenin ve sırların içine doğru yol alıyorsunuz. Sonrasında da bir anda kendinizi sonu yaşarken buluyorsunuz..
Velhasıl, okumaktan memnun olduğum bir kitap oldu Beni Asla Bırakma.. Tekrar Ishiguro okumak isterim.. #kzlgezegenöneriyor

Sılas Marner – George Eliot

Sılas Marner

Yıllar önce, haksız yere hırsızlıkla suçlanarak kilise cemaatinden kovulan dokumacı Sılas Marner, gönüllü sürgün olarak Raveloe köyüne yerleşir. Köy halkıyla görüşmeyen ve özel yaşamını sır gibi saklayan Marner’ın hayatı ve dünyaya bakışı, önce altınlarının çalınması sonra da annesi ölen bir bebeğin kapısına gelmesiyle tamamen değişir. Artık eski Sılas Marner değildir..
Kırsal kesimin yaşantısını, kilisenin ve dinin özellikle kırsalda yaşayan halk için önemini toplumsal eleştiri öğeleriyle güçlü bir şekilde dile getiren Sılas Marner duyarlı bir klasik.. Ayrıca #1001kitap listesinde.. #kzlgezegenöneriyor

Rüyalar Anlatılmaz – Nermin Yıldırım

Rüyalar Anlatılmaz

“Rüya anlatmak iyi değildir. Anlatılan kabuslar gerçek olur, tatlı rüyaların da hayrı kaçar. Unutma, ne görürsen gör kendine sakla; rüyalar anlatılmaz.”
——————————————–
Ansızın ortadan kaybolan kocasını aramak için onun peşinden İstanbul’a gelen Pilar’ın gidebileceği tek yer kocasının yıllardır görüşmediği ailesi, tek yol haritası ise yine onun tuttuğu rüya günlüğüdür.
Başlangıçta sadece unutulmasın diye yazılan rüyalar, sayfalar ilerledikçe gerçeğe dönüşür. Söylenmemiş sözler, senelerce saklanan sırlarla dolu, geçmişin ağır yüküdür artık Pilar’ın elindeki günlük..
Hiçbir şey göründüğü gibi olmuyor.. Söylenmemiş nice söz, unutulmak istenen nice gerçek barındırıyor boğazdaki düğümler.. İnsan bazen, bazı gerçekleri bilmemek istiyor. Ve bazen bilmemek, görmemek, öğrenmeye çalışmamak gerekiyor geceleri rahat uyuyabilmek için.. #kzlgezegenöneriyor

Palyaço – Heinrich Böll

Palyaço

“Güzel bir söz vardır: hiçbir şey. Hiçbir şey düşünme. Başbakan’ı düşünme, Katolikleri de düşünme. Küvette ağlayan, terliklerine kahve damlayan o palyaçoyu düşün.” ——————————————–
Varlıklı bir ailenin oğlu olmasına karşın meslek olarak palyaçoluğu seçmiş biri Hans Schiner. Beraber yaşadığı Katolik sevgilisi Marie toplum baskısına dayanamayıp onu terk ettiğinde Schiner bu kayıp yüzünden yıkılır, yalnızlaşır, sanatı bitme noktasına gelir.. Dar kafalı burjuva toplumunun ikiyüzlü düşüncelerini kabul etmemekle kalmayıp bütün o acımasızlıklarını ve boş kurallarını insanların yüzüne tokat gibi çarpmaktan çekinmediği için yalnız bırakılan Schiner’in hayatı, düşünceleri ve sonu beni çok etkiledi. Kitabı iyi ki okumuşum dedirtti.. Evet o bir palyaço.. Hatta melankolik bir palyaço.. Ama aynı zamanda, kendinden daha çok maske takanlara o maskenin ardındaki sarsıcı gerçekleri söylemekten de hiç vazgeçmeyen biri.. #kzlgezegenöneriyor 

Bunlar Da Mı İnsan – Primo Levi

Bunlar Da Mı İnsan


1944’te, beraberindeki 650 kişiyle birlikte Auschwitz Toplama Kampı’na gönderildiğinde 24 yaşındaydı İtalyan Yahudisi Primo Levi.. O 650 kişiden sadece 21 kişi hayatta kalmayı başarabildi, Levi de onlardan biri..
Bunlar Da Mı İnsan, Levi’nin yaşadığı zulmün kitabı.. Bir insan başka bir insana bu kadar şiddeti nasıl yapar, bu kadar nefreti nasıl besleyebilir aklınız almıyor okurken. Toplama ve ölüm kamplarının cehennemini, yitip giden onca insanın çığlığını o günleri bizzat yaşamış birinin kaleminden okumak çok daha fazla etkiliyor insanı.. Almanca kelimeler bazen zorlasa da ilgilenenlerin okumasını şiddetle tavsiye ederim.. #kzlgezegenöneriyor

Yüzbaşının Kızı – Puşkin

Yüzbaşının Kızı

Puşkin’in en önemli eserlerinden olan Yüzbaşının Kızı’nda, 18.yy Rusya’sında, rejimin çalkantılı ve belirsiz olduğu bir dönemde orduya katılan genç asilzade Pyotr Andreyiç ile Yüzbaşı Mironov’un kızı Maria İvanovna’nın birbirlerine duydukları aşk ve bu aşkın geri planında da o dönemin önemli olaylarından Pugaçov Ayaklanması anlatılıyor..
Dönemin şartlarını ve halkın yaşantısını çok iyi tasvir etmiş, fazlasıyla akıcı ve kolay okunabilen bir Rus klasiği.. Uzun zaman önce Varlık Yayınları’ndan okumuştum.. Yapı Kredi Yayınları çevirisinde ise Sabahattin Ali’nin de imzası var.. Puşkin okumak isteyenlere tavsiyemdir. #kzlgezegenöneriyor

Bakir İntiharlar -Jeffrey Eugenides

Bakir İntiharlar

“Neler hissettiğinizi bilmiyorum. Biliyormuş gibi yapmaya da kalkışmayacağım.” ——————————————–
Katı kuralları olan bir ailenin beş kızı Cecilia, Therese, Bonnie, Lux ve Mary.. Bu sırayla intihar ediyorlar. Sürdürdükleri ilginç yaşamla da, intiharlarıyla da mahallede merak konusu olan bu beş kız kardeş çevrelerindeki herkesin hayatında bir iz bırakarak gidiyor ve yirmi yıl sonra bile onları hatırlayan herkese aynı soruyu sordurtuyor: Neden ölümü seçtiler?
Konusu bakımından okuduğum en ilginç kitaplardan biri olmayı başardı Bakir İntiharlar.. Uzun zamandır bekletiyor ve çok da merak ediyordum, nihayet okudum.. Ayrıca kendisi #1001kitap listesinde.. #kzlgezegenöneriyor

Unutma Beni Apartmanı – Nermin Yıldırım

Unutma Beni Apartmanı

Nermin Yıldırım ile ikinci buluşmam için yazarın ilk romanı olan Unutma Beni Apartmanı’nı seçmiştim.. Bir süredir de Süreyya ile birlikteydim işte..
Unutma Beni Apartmanı, hayatını hayalet yazar olarak sürdüren kırk üç yaşındaki Süreyya’nın o güne dek hiç görmediği annesinin sesini bir gün ansızın telefonda duymasıyla başlıyor. Ve bu telefonla birlikte geçmişini, kaybettiklerini, kaybetme korkusuyla vazgeçtiklerini, kaçırdığı fırsatları bir bir düşünmeye başlıyor Süreyya..
Süreyya’nın hayatını anlatırken, o dönemin Türkiye’sinde yaşanan toplumsal ve siyasi olaylara da değinmiş yazar. Ama bunu öyle başarılı yapmış ki anlatılanlar kitabın içinde sırıtmamış, kendi yolunu bulmuş.. Tıpkı Süreyya’nın NY için yazdığı romanların anlatıldığı kısımlar gibi..
Aslında başlarda bu çok katmanlılığa alışmakta zorlandım. Bu yüzden de ilerlemem biraz zaman aldı. Sonradan ilerledikçe de tadına vararak okumak istedim..
Kitaplardan kazandığım arkadaşlarıma Süreyya’yı da kattığım için memnunum. Şimdi sıra diğer buluşmalarda.. #kzlgezegenöneriyor