Uyandığında – Hillary Jordan

Uyandığında

Öncelikle söylemeliyim ki, konusu bakımından çok ilgi çekici ve merak uyandırıcı, distopik bir kitap Uyandığında..
Yakın bir gelecekte, din devleti haline gelmiş ABD ve suç işleyenleri çeşitli renklere boyayarak cezalandıran bir yargı sistemi.. Hannah Payne de o suçlulardan biri ve uyandığında artık bir Kırmızı.. Hem de 16 yıl boyunca.. Kitap boyunca Hannah’ın yaşam savaşına, sığındığı din merkezlerine, koyu inanç sistemlerine, yasa karşı özgürlükçü gruplara tanık oluyoruz.. Bir uyanıştan başka bir uyanışa, kırmızıdan kendi ten rengine uzanan yolculukta Hannah’ın duruşu ve verdiği mücadele etkileyiciydi.. Yalnız kitabın başında su gibi akmasını sağlayan o tempo, sonunda aynı şekilde vurucu bir etki yaratmadı. Kötü bir kitap değildi tabi ki; ama ben o yüksek tempoya yakışır bir son bekledim kitaptan.. Yine de etkileyici bir konuya sahip olan bu kitabı hazır tekrar basılmışken okumanızı tavsiye ederim.. #kzlgezegenöneriyor

Çocuk Yasası – Ian McEwan

Çocuk Yasası

Yüksek Divan Aile Hukuku Dairesi’nin başarılı hakimi Fiona Maye, tam da özel hayatındaki sorunların ortasındayken tanışır Adam Henry ile.. Adam lösemi hastasıdır ve bağlı olduğu inancın katı kuralları gereği kan naklini reddetmiş, yani ölümü seçmiştir.. Dava sonucu birbirlerinin hayatlarından çıkmaları gerekirken tam tersine garip bir bağla yakınlaşan iki kişi Fiona ve Adam. Adam’ın hisleri kurtarıcıya duyulan aşırı bağlılıktı bana göre. Ama kitabın arka planında anlatılan inançlarla kanunların kırılma noktaları, yüksek sesle söylemeye her zaman çekinilen yanlışlar ve bunları dile getirme cesareti, yaşamla ölüm arasında yaşanan gel-git anlatımı güzeldi. Bu yüzden de bu anlatımın biraz daha derin olmasını ve sürmesini isterdim. Bana biraz havada kalmış izlenimi verdi.. Yine de ilginç bir konusu olduğu kesin Çocuk Yasası’nın.. Ian McEwan’dan başka kitaplar da okuyacağım.. #kzlgezegenöneriyor

Suç ve Ceza – Dostoyevski

Suç ve Ceza

Dostoyevski’nin bu kült eseri için söylenecek çok bir şey yok aslında, zira herkesin mutlaka okuması gereken bir başyapıt olduğunu düşünüyorum.. Yine de kitaba dair bir iki kelime etmek isterim..
Kitabın temelini, işlenen bir suçun altında yatan psikoloji ve sonrasında ortaya çıkan ahlaki sonuçlar oluşturuyor. Baş karakter Raskolnikov hayatta eşitlik ve adalet olması gerektiğine inanan, dürüst, aydın ve yoksul bir genç. Ona göre, insan sadece iyilik ve düzenin gerekliliği için birini öldürebilir ve bu onu bir suçlu değil, aksine bir kahraman yapar. Onun deyimiyle bir “bit” olmaktan kurtarır. Tasarladığı cinayeti işlemesindeki temel amacı da budur ama sonrasında hayal ettiği iç huzuru ve düzeni değil, derin bir psikolojik buhranla savaşırken bulur kendini..
Suç ve Ceza, Raskolnikov çevresinde suç, suçluluk psikolojisi, vicdan muhasebesi, inanç ve ahlak kavramlarıyla Petersburg’un yoksul kesiminin hikayesidir aslında..
İnsan ruhunun yaşadığı hezeyan ve çelişkileri anlatan en iyi eserlerin başında gelir benim için.. Okuyun, okutun.. #kzlgezegenöneriyor

Mimar – Keıth Ablow

Mimar

Psikolojik gerilim tarzındaki kitapları hep çok sevmişimdir. Ama bu konuda biraz seçiciyim, her kitabını aynı zevkle okuduğum bir iki yazar var sadece. Keıth Ablow da onlardan biri benim için. (Tabi gönlümün birincisi her daim Tess Gerritsen’dır.) Yazarın daha önce Psikopat ve Otopsi kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. Mimar da başladığı gibi biten, akıcı bir kitap. Gerçekten sürükleyici ve sağlam bir kurgusu var.
Katil ilk sayfadan itibaren belli aslında. İşlediği cinayetlerde acı çektirme ya da intikam duygusu yok. Onu ilginç kılan, cinayetleri işleme sebebi ve yaptığı ‘sanatsal’ otopsiler. Mimar West Crosse ince bir zekaya sahip. Ve inancına, ülküsüne bağlı kalarak adım adım yürüyor kendi sonuna. Bir bedende iki kişilik gibi. Hem başarılı bir mimar, hem soğukkanlı bir katil.. Psikolojik gerilim severler, bu kitabı listenize eklemeyi unutmayın..
“İnançlı ol. Tek bir ülke ya da tek bir aile. Yaptıklarımız tek bir Tanrı’ya hizmet eder.”
#kzlgezegenöneriyor

Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’ın Tuhaf Hikayesi – Robert Louis Stevenson

Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'ın Tuhaf Hikayesi

Biraz değişik bir kurgusu var; bu yüzden beğenir miyim diye emin olamıyordum ama beğendim..
Dr. Henry Jekyll, her insanın iyilik ve kötülüğün bileşiminden oluştuğunu kabul etmekle beraber, bu kavramların birbirinden ayrı ruhlarda yaşaması halinde her şeyin daha iyi olacağını düşünmektedir. Bu düşünceye kafasını o kadar takar ki, sonunda bu ayrılığı gerçekleştirecek bir ilaç hazırlar ve kendi içindeki kötülüğün temsili olarak Mr. Hyde’ı ortaya çıkarır. Ancak işler tasarladığı gibi devam etmez. Tepeden tırnağa kötülüğün timsali olan Mr. Hyde, Dr.Jekyll’ın denetiminden çıkar..
İnsan varoluşundaki tezat yönleri ve benliğin çetrefil yanlarını gösteren ilginç bir kitaptı. Ben sevdim, bence siz de seversiniz..
Nisan ayında güzel kitaplarda görüşmek üzere.. #kzlgezegenöneriyor

Karamazov Kardeşler – Dostoyevski

Karamazov Kardeşler

Başlarda biraz durağan ilerliyor kabul ediyorum, ama yarısından sonra olayların akışına kendinizi kaptırıyorsunuz. Zaten ilk bölüm asıl olaya geçmeden önce kişilerin tanıtılması ve geçmişin anlatılmasından oluşuyor. İkinci bölümün daha iyi anlaşılması için bu bölümün olması gerektiğini yazıyor Dostoyevski..
Karamazov Kardeşler temelde bir baba-oğul(lar) ilişkisini üzerine kurulu ve işlenen cinayet bu ilişkiler için kilit nokta.. Her biri bir olguyu temsil eden dört kardeş.. İnancı sağlam Alyoşa, Tanrı tanımaz İvan, ruhundaki çelişkilerle yaşayan Mitya ve gayrimeşru dördüncü kardeş Smerdyakov.. Dördünün hayatını etkileyen iktidarın simgesi baba Fyodor Pavloviç Karamazov.. Tabi ona gerçek bir “baba” demek ne kadar doğru, bu kısım tartışılır..
Tolstoy’un Anna Karenina’sında Levin için Tolstoy’un kendisi deniliyordu. Bu kitapta da Dmitri (Mitya) Dostoyevski’nin ta kendisi. Ki bana göre, romanın asıl kahramanı da Mitya..
Kitaba dair içime sinmeyen tek şey ise sonu oldu. Böyle olması gerekiyordu belki ama benim beklediğim son biraz daha farklıydı.. Tabi bu kitabı tavsiye etmeme asla bir engel değil. Sayfa sayısına aldırmayın ve mutlaka okuyun. Zira Rus klasikleri candır!  #kzlgezegenöneriyor

Acı Çikolata -Laura Esquıvel

Acı Çikolata

Bu kitaptan sonra yemeklere bakış açınız değişecek! Yemek yaparken ya da yerken daha dikkatli olacaksınız eminim. Çünkü her yemeğin barındırdığı bir duygu var ve tatları/etkileri mutfaktakinin ruh haline göre değişir..
Tita’nın yaptığı yemeklerde de bazen aşk ve mutluluk, bazen hüzün, gözyaşı ve öfke var. Onun mutfağında her türlü duyguyu tatmak mümkün..
Meksika geleneklerine göre en küçük kız olduğu için evlenmesi yasak olan ve bu yüzden sevgilisinin ablasıyla evlenmesine razı olan Tita’nın hikayesini ben çok severek okudum, siz de okuyun derim.. #kzlgezegenöneriyor

Doppler – Erlend Loe

Doppler

Kitabın ilk sayfalarından itibaren ve kitap bittikten sonra Doppler, okuduğum en ilginç, eğlenceli ve akıllı (her ne kadar o bunu sevmese de) karakter oldu. Akıllı deli demek daha doğru olur sanırım onun için. Zira yaptığı şeyi herkes kolay kolay yapamaz. Ama o yaptı. Bisiklet sürerken düştüğü ormanda yavru bir geyikle, insanlardan ve şehir hayatından uzak yaşamayı seçti. Üstelik bunu yaparak en mutlu insanlardan biri oldu. Değişen düşünceleri, hayata ve insana dair tespitleri o kadar güzel ki..
Doppler kadar olmasa da kitapta beni etkileyen ikinci karakter babasının ölüm anını inşa eden Düsseldorf. Şaşkınlıkla karışık bir hayranlık duymamak mümkün değil..
Ben Doppler’ı çok sevdim. Sizin de seveceğinizi düşünüyorum. #kzlgezegenöneriyor

Anna Karenina – Tolstoy

Anna Karenina

Anna Karenina temelde bir yasak aşk romanı olmasına karşın, pek çok farklı konudan oluşan çok katmanlı bir kitap aslında.. Aşk ve ihanetin yanı sıra Tolstoy burjuva yaşamını, değişen Rusya’yı, toprak sahipliğini ve dini duyguları da değişik yönlerden ve farklı karakterler üzerinden aktarıyor okuyucuya..
Vronsky ile yaşadığı yasak aşk sonucu bunalıma sürüklenen ve intihar eden Anna’nın karşısında mutlu bir evlilik süren Kiti ve Levin var. (Bu arada Levin karakteri Tolstoy’un kendisi imiş.)
Başlarken sayfa sayısı gözünüzü korkutabilir, ama Tolstoy öyle etkileyici ve akıcı bir üslup kullanmış ki okurken hem bitsin hem bitmesin istiyorsunuz..
Velhasıl, hayatınızın bir döneminde Anna Karenina’yı mutlaka okuyun derim.. #kzlgezegenöneriyor

Leylim Leylim – Ahmed Arif

Leylim Leylim

“Canım benim,
Bilir misin, ‘canım’ dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.”
——————————————
Mektup yazmak ne kadar naif, ne kadar samimi bir eylem.. Yazmak, duygularını kelimelere dökmek, sonra heyecanla beklemek gelecek cevabı..
Ahmed Arif’in mektuplarında sadece seven adam ve sevilen kadın yok aslında. Bir dönemin siyaseti, edebiyatı ve yayın hayatı da var mektuplarda.. Delikanlı, Anadolulu, sürgün, şair Ahmed ve dost, arkadaş, kadın, sevgili bütün güzel sıfatlara layık bir Leyla; Ahmed’in Leylim’i var.. Şiirlerle, özlemlerle, bazen de kırgınlıklar ve sitemlerle dolu her bir mektup..
Hepsini bir kenara bıraksam sadece Ahmed Arif’in o güzel hitapları için bile tekrar tekrar okurum bu kitabı.. #kzlgezegenöneriyor