Beni Kör Kuyularda, Hasan Ali Toptaş’ın son romanı.. Parçalanmış hikayeleri, bir ailenin çaresizliğini, insanların vicdansızlığını ve acımasızlığını, habire dönen karanlık bir çark ve bu çarkın öğüttüğü insanları okurken daha ilk sayfasından itibaren HAT üslubu, havası, kelimeleri sarıyor sizi. Okumaya başlayınca eski bir dostunuzu yolda görmüş gibi oluyorsunuz.. Kör bir kuyunun dibinden bakıyorsunuz yaşananlara ya da siz o kuyuya bakarken içine çekiliyorsunuz sanki..
Bununla birlikte kitapta havada kalmış çok yer olduğu hissi kaldı bende. Bir süre kitap hep aynı noktada kaldı, bir ilerleme kaydetmedi. Bittiğinde de bende soru işaretleri bıraktı. Güldiyar’ın başına ne geldi, Hüseyin neden gitti, Halil’in bu hikayedeki yeri neydi, Nedim ve adamları nasıl ortaya çıktı? Bu soruların cevabını bulamamış olmak hoşuma gitmedi. Hasan Ali Toptaş okumayı ve çevremdekilere önermeyi gerçekten çok seviyorum. Ama Beni Kör Kuyularda konusunda arada kaldım.. #kzlgezegenöneriyor
Farahnaz’ın Çiçeği – Yaprak Öz
Farahnaz’ın Çiçeği, Yaprak Öz ile tanışma kitabım oldu. Ve iyi ki tanışmışım dedirtti..
Kitap yetmişli yılların sonunda, Zonguldak’ta maden mühendislerinin yaşadığı lojmanlardaki insanları ve onların hayatlarını anlatıyor.. Lojman sakinlerinden Yıldız Alatan dört dörtlük bir ev hanımı, usta bir terzi, tatlı bir komşu, iyi bir dost. Ve tam bir polisiye tutkunu. Hal böyle olunca, sakin mahallelerinde art arda yaşanan garip olaylar ve cinayetler tam da onun el atacağı, çözmek isteyeceği türden.. Polisiye, heyecan, yer yer gerilimin yanında dostluk, özlenen komşuluklar, paylaşılan acı tatlı anlar, arka planda dönemin olayları ve Zonguldak yaşamı.. Hepsi kitapta kendi yerini bulmuş, bir bütünlük oluşturmuş..
O kadar güzel, o kadar akıcı bir kitap okudum ki gerçekten elimden bırakamadım desem abartı olmaz. Beklenti içine girmeden başladığım kitaplar böyle güzel olunca bir seviniyorum sormayın gitsin.. Bir de kitabı okurken canınız sık sık Türk kahvesi içmek istiyor, benden söylemesi.. Şiddetle tavsiyemdir efendim listenize ekleyin, pişman olmayacaksınız.. #kzlgezegenöneriyor
Ruhun Tesellisi Öyküler – Julia Ortay
Sevgili @juliaortay dan herkesin ruhuna, yüreğine dokunacak bir kitap Ruhun Tesellisi Öyküler..
Yoksulluğa, arkadaşlıklara, yarım kalanlara, umudunu kaybedenlere, kim olduğunu hatırlayanlara, yersiz yurtsuzlara, kendini yabancı hissedenlere, arafta kalanlara dair kısacası hayatın her köşesinden insanları ele alan birbirinden etkileyici ve gerçekçi öyküler okudum, her birini hissettim..
Çünkü anlatılanlara başkalarının yaşadıkları olarak bakıp geçemeyecek bir durumdayız ne yazık ki.. Çünkü bu öyküler, bu hayatlar, bu yaşanılanlar tam da biz’iz. Her birini ve hatta çok daha fazlasını görüyoruz, duyuyoruz, yaşıyoruz..
Bu yüzden kitabı okuyan herkesin benimle benzer etkileri yaşayacağına eminim.. Kaleminle ve dahası yüreğinle tüm bunları bize aktardığın için teşekkürler @juliaortay #kzlgezegenöneriyor
Muhtelif Evhamlar Kitabı – Ömür İklim Demir
Kitabı aldıktan sonra beğeni dolu o kadar çok paylaşıma denk geldim ki hemen okumalıyım dedim. İlk öyküyü okur okumaz da insana farklı duyguları aynı anda hissettiren bir kitap olduğunu anladım..
Ömür İklim Demir, naftalin kokulu eşyalardan, sararmış fotoğraflardan, insanı dibe çeken anılardan ve hayatı ıskalamış insanlardan müteşekkil bir dünya sunuyor okura. Bunu da öyle sakin, öyle telaşsız yapıyor ki bir araya gelen kelimelerin oluşturduğu ahenge kapılıp gidiyorsunuz..
Birbiriyle bağlantılı ya da ayrı yazılmış öykülerle dolu bu kitapla ve yazarla mutlaka tanışmalısınız.. #kzlgezegenöneriyor
İvan İlyiç’in Ölümü – Tolstoy
Dışarıdan bakıldığında herkesin takdir edeceği yüksek mevkide bir işi, düzgün bir aile hayatı olan İvan İlyiç, yakalandığı amansız hastalıkla birlikte bugüne kadar normal gördüğü bütün hayatını, kendini, ailesini sorgulamaya başlıyor. Ve ölüm karşısında aslında sahip olduğunu sandığı her şeyin koca bir hiç olduğunu kavrıyor..
Tolstoy, İvan İlyiç’in ölümü üzerinden toplumu ve dayatmalarını, aile birliğini, yüksek mevkilerde işlerin nasıl yürüdüğünü ve başlı başına ölüm kavramının ağırlığını ustalıkla aktarıyor.. Bir solukta okunan eserlerden.. #kzlgezegenöneriyor
Mesihpaşa İmamı – Samiha Ayverdi
Küçük yaştan itibaren katı bir din eğitimi almış olan Mesihpaşa imamı Halis Efendi, aldığı bu eğitimi bütün hayatına yansıtmış, katı ve hoşgörüden uzak biri olarak yaşantısına devam etmiş, aile hayatını bile kendince doğru bulduğu bu anlayış çerçevesinde oluşturmuştur.. Ancak bir yanda aniden patlak veren Balkan Harbi ile camiye sığınmak zorunda kalan muhacir ailelerden birinin kızı Hediye’nin varlığı ve aşkı, diğer yandan eski düşman yeni dost marangoz Tahir’in değişimi Halis Efendi’nin iç dünyasında ve hayata bakış açısında umulmadık etkiler yaratır. Mesihpaşa imamı artık o eski imam değildir ve olmayacaktır..
Samiha Ayverdi’nin zengin kelimelerle bezeli yoğun bir edebi dili var. Özellikle kitabın birinci bölümünde yer alan karakter tahlillerinde ve betimlemelerde bunu görebiliyorsunuz. Öte yandan kitabın ikinci bölümünde olaylar çok hızlı ilerliyor ve Samiha Ayverdi’nin diline alışıyorsunuz.. #kzlgezegenöneriyor
Kadınlar Tekkesi – Refik Halid Karay
Sabık mektupçu, modern görünümlü evliya, Kıztaşı Tekkesi (Kadınlar Tekkesi) kurucusu Şeyh Baki Efendi ve ona gözü kapalı bağlı, her dediğini lütuf ve ihsan sayan kadınlar topluluğu..
Din ve tasavvuf adı altında yapılan çeşitli merasimler, toplantılar, sohbetler, akıl ve mantığın kabul edemeyeceği ahlak dışı ilişkiler..
Kadınlar Tekkesi tüm bu çarpık ilişkilerin, bozuk düzenin, çıkarlarına göre taraf değiştirenlerin, insanların temel değerlerinin nasıl yok edildiğinin romanı..
Okurken çoğu yerde “Bu kadarı da fazla!” demekten kendinizi alamıyorsunuz..
Edebiyatımızın bilinmeyen, duyulmayan, geride kalmış o kadar güzide eserleri var ki.. Kadınlar Tekkesi de bunlardan biri.. #kzlgezegenöneriyor
Çıkrıklar Durunca – Sadri Ertem
Türk edebiyatının ilk toplumcu gerçekçi yazarlarından olan Sadri Ertem, ilk romanı Çıkrıklar Durunca’da ekonomik ilişkilerin toplum üzerindeki belirleyici etkisini ele alır.
19.yüzyıl sonunda Avrupa, sanayi ürünleri ve gücüyle ülkemize giriş yapınca fabrika malı satanlarla dokumacılar karşı karşıya gelir ve yerli el tezgahları çöker. Böylece açlık, yokluk, yoksulluk bir sürü korkunç olayı da beraberinde getirir. Halk hem kendi içinde bölünür hem de her geçen gün biraz daha kötüleşen hayat şartları karşısında kayıtsız kalan devletle büyük bir mücadeleye girişir..
Çıkrıklar Durunca dünün, bugünün, yarının romanı olacak nitelikte ve değerde.. Unutulmamalı, okunmalı.. #kzlgezegenöneriyor
Suzan Defter – Ayfer Tunç
Suzan Defter, bir erkek ve bir kadının eş zamanlı yazılmış günlüklerinden oluşuyor. Kitabın sol tarafı Ekmel Bey’e sağ tarafı Derya Hanım’a ait. Suzan’ın kim olduğunu ise sayfalar ilerlediğinde anlıyorsunuz..
Yine her satırında Ayfer Tunç kaleminin güzelliğini ve farklılığını hissettiren, bir solukta okunan ve çok beğendiğim bir kitap oldu. Zaten kitapları içinde en merak ettiğim kitabı da buydu. Aynı anda iki günlük üzerinden ilerleyen bir kitap olduğundan sanırım -günlük tarzı yazılmış kitapları hep sevmişimdir- aklımın bir köşesinde hep bu kitabı okumak vardı.
Ben önce Ekmel Bey’in günlüğünü okuyup bitirdim, sonra diğer günlüğe geçtim. Siz nasıl tercih ederseniz öyle okuyun, ama bir ara okuyun.. #kzlgezegenöneriyor
Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura – Ayfer Tunç
Birbirinden çok farklı hayatlar yaşamış ama aynı zamanda birbirini tamamlayacak kadar benzer ruhlara sahip iki insan Sanem ve Umut..
Sophie’nin, umutsuzluğun, belirsizliğin, yaraların, geçmişin gölgesinde kendine yer bulmaya çalışan hüzünlü bir aşk öyküsü..
Arka planda aileler, arkadaşlıklar, bağlılıklar, kırgınlıklar, anılar..
Her biri Ayfer Tunç’un büyülü kaleminde hayat bulmuş, anlam kazanmış.
Ayfer Tunç kesinlikle tanımanız/okumanız gereken bir yazar. Bir kere o tadı aldığınızda bütün yazdıklarını okumak isteyeceğinizden eminim.. #kzlgezegenöneriyor
