Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım.. Bir kadınla bir erkeğin tutkulu aşkının öyküsü olarak başlayıp çok daha derin, çok daha sonsuz bir aşka, Tanrı’ya ve onun yarattıklarına karşı duyulan sonsuz minnette, iç huzura, insanları iyileştiren mucizevi güce değinen, çok ince noktalara dokunan bir kitap.. Paulo Coelho iki insanın hem birbirlerine hem de kendi içlerine doğru yaptıkları yolculuğu ve bu yolculuğun sonunda geldikleri noktayı bütün yönleriyle gösteriyor. Adeta okuyanları da kendi içlerine doğru bir yolculuğa, ‘öteki’ seslerini susturmaya davet ediyor..
Kolay kolay herkese hitap edecek bir kitap değil. Ben çok severek okudum ve altı çizilecek çok cümle buldum..
Ayrıca bu kitap bir üçlemenin ilk kitabıymış. Okurken bilmiyordum bunu, sonra öğrendim. Üçlemenin diğer kitapları Veronika Ölmek İstiyor ile Şeytan ve Genç Kadın.. Tamamen birbirine bağlı okunması gereken kitaplar mı bilmiyorum. Bilen biri aydınlatsın.. #kzlgezegenöneriyor
Ufuk Çizgisi – Antonio Tabucchi
Adı hiç geçmeyen Cenova Kenti’nin morgunda, Spino, sınıflandırıp kaydettiği cesetlerle şefkatin, yakınlığın sınırında bir ilişki kurarken, düşünceleri de yaşamla ölüm arasında gidip gelmektedir. Bir delikanlının cesedinin getirilmesi sonucunda, ölüm üzerine arayışında, varolmanın öteki boyutunu, geçici maddeleri, önemsiz ağları da keşfetmeye başlar.
Her insan kendi içinde bir bilmecedir ve kendini bulgulamak istiyorsa döne döne aranması, her şeyi yeni baştan kurması, eski defterleri karıştırması, başkalarının tanıklığına başvurması, yitik izleri sürmesi gerekir. Her olgu, her insan ilişkisi bir bilmece, sonsuz bir gizemdir. Spino, gizini açığa kavuşturmak için, kendisi de bir giz taşıyan bir başkasının peşine düşerek kendi yazgısının izlerini sürer..
Gecenin Gecesi – Hasan Ali Toptaş
Hasan Ali Toptaş okumayı özlemek diye bir şey var. Ben de bu özlemi biraz gidermeye çalıştım..
Gecenin Gecesi, yazarın son kitabı. İçinde 5 öykü var ve her biri müthiş benzetme ve betimlemelerle örülü.. Daha önce Hasan Ali okumuşsanız kullandığı kelimeleri ve benzetmeleri nerede görseniz tanıyorsunuz zaten.. Öyle de nevi şahsına münhasır bir kelime ustalığı var yani.. Yeri gelmişken kitaptaki çizimlerin güzelliğini de es geçmemek lazım.. Ancak şunu belirtmem gerekiyor, yazarla tanışmak için doğru kitap olduğunu düşünmüyorum. Benim için tanışma kitabı Ben Bir Gürgen Dalıyım’dır her zaman.. Soranlara da ilk onu öneririm. Ama Gecenin Gecesi’ni okursanız da elinize aldığınız anda bitirebileceğiniz güzel öykülerden oluşan bir kitap okumuş, hayata biraz Hasan Ali molası vermiş olursunuz.. #kzlgezegenöneriyor
Muhteşem Gatsby – F. Scott Fitzgerald
Muhteşem Gatsby, “Caz Çağı” olarak da bilinen 1920’ler ABD’sinin toplumsal portresini çizerken, aynı zamanda “Amerikan rüyası” düşüncesini de eleştiriyor..
Eğitimsiz bir aileden gelen yoksul Jay Gatsby, kendini baştan yaratır ve servetinin kaynağı herkesin dedikodu konusu haline gelen bir zengin olur. Servet ve güç kazanarak şatafatlı bir hayat sürmeye başlar. Ancak bu kadar lüks bir hayatın içinde onun tek isteği ilk aşkı Daisy’e kavuşmaktır..
Zenginlik, aşırılık, gösteriş, sahte ilişkiler ve sonrasında gelen büyük yıkım Gatsby ile birlikte Amerikan rüyasının ve toplumsal değerlerin uğradığı yıkımı da yansıtıyor. Onca kalabalığın içinde bile yalnız olan, yalnız ölen bir adam Jay Gatsby’nin yıkımı okuyanı etkileyen cinsten..
Okunması kolay ve akıcı anlatıma sahip bir kitaptı. Filmini de yakın zamanda izlemeyi planlıyorum. Bazı yorumlarda izleyenlerin filmi kitaptan daha çok beğendiğini gördüm. Bakalım ben ne düşüneceğim? #kzlgezegenöneriyor
Ruth – Lou Andreas Salome
“Bence bizlerin -özellikle öğretmenlerin- çalıştığımız malzeme öncelikle insan. Bana öyle geliyor ki, yerimiz bu anlamda çalışma masasının biraz uzağında. Hayatın ortasında bir yere aitiz biz.”
——————————————–
Çocuksu bir çekiciliğe sahip esrarengiz bir genç kız, işini çok seven bir eğitimci olan öğretmeninin kalbini tutuştururken, yaşadıkları karşılıklı bir büyülenmeye dönüşür.. Yazarın daha önce okuduğum iki kitabına kıyasla Ruth beni çok etkilemedi. Hatta bazen gereğinden fazla uzatılmış gibi geldi. Bir türlü içine çekemedi.. Yine de karakterlerin iç dünyalarını yansıtması bakımından başarılı bir yanı vardı diyebilirim.. Ve okuyan çoğu kişi gibi benim de sinirimi en çok bozan karakter, her fırsatta kocasına hizmet edemediğini düşündüğü için kendini yiyip bitiren Klara-Bel oldu.. #kzlgezegenöneriyor
Beni Asla Bırakma – Kazuo Ishiguro
Yatılı okul Hailsham’ın öğrencilerinin dış dünyayla hiçbir bağlantıları yoktur. Gözetmenler tarafından eğitilirler ve Hailsham’dan önceki hayatlarına dair hiçbir şey hatırlamazlar. Onlar, özel bir amaç için yetiştirilen çok özel öğrencilerdir.. Her biri önce eğitimli bir bakıcı sonra da birer bağışçı olacaktır..
Seneler sonra bir araya gelen üç Hailsham mezunu Kathy, Ruth ve Tommy onları özel kılan şeyin ne olduğunu, paylaştıkları ortak geçmişi ve bundan sonra ne yapacaklarını öğrenmeye, dahası hayatlarını anlamlandırmaya çalışıyorlar.. Belki de hayatlarında ilk kez kaderlerini sorguluyorlar..
Kazuo Ishiguro farklı bir yazar.. Beni Asla Bırakma’da da derin ve sağlam bir kurgu yaratmış. Okurken bazen durağan ilerliyormuş gibi hissediyor; ama aslında adım adım hikayenin ve sırların içine doğru yol alıyorsunuz. Sonrasında da bir anda kendinizi sonu yaşarken buluyorsunuz..
Velhasıl, okumaktan memnun olduğum bir kitap oldu Beni Asla Bırakma.. Tekrar Ishiguro okumak isterim.. #kzlgezegenöneriyor
Sılas Marner – George Eliot
Yıllar önce, haksız yere hırsızlıkla suçlanarak kilise cemaatinden kovulan dokumacı Sılas Marner, gönüllü sürgün olarak Raveloe köyüne yerleşir. Köy halkıyla görüşmeyen ve özel yaşamını sır gibi saklayan Marner’ın hayatı ve dünyaya bakışı, önce altınlarının çalınması sonra da annesi ölen bir bebeğin kapısına gelmesiyle tamamen değişir. Artık eski Sılas Marner değildir..
Kırsal kesimin yaşantısını, kilisenin ve dinin özellikle kırsalda yaşayan halk için önemini toplumsal eleştiri öğeleriyle güçlü bir şekilde dile getiren Sılas Marner duyarlı bir klasik.. Ayrıca #1001kitap listesinde.. #kzlgezegenöneriyor
Rüyalar Anlatılmaz – Nermin Yıldırım
“Rüya anlatmak iyi değildir. Anlatılan kabuslar gerçek olur, tatlı rüyaların da hayrı kaçar. Unutma, ne görürsen gör kendine sakla; rüyalar anlatılmaz.”
——————————————–
Ansızın ortadan kaybolan kocasını aramak için onun peşinden İstanbul’a gelen Pilar’ın gidebileceği tek yer kocasının yıllardır görüşmediği ailesi, tek yol haritası ise yine onun tuttuğu rüya günlüğüdür.
Başlangıçta sadece unutulmasın diye yazılan rüyalar, sayfalar ilerledikçe gerçeğe dönüşür. Söylenmemiş sözler, senelerce saklanan sırlarla dolu, geçmişin ağır yüküdür artık Pilar’ın elindeki günlük..
Hiçbir şey göründüğü gibi olmuyor.. Söylenmemiş nice söz, unutulmak istenen nice gerçek barındırıyor boğazdaki düğümler.. İnsan bazen, bazı gerçekleri bilmemek istiyor. Ve bazen bilmemek, görmemek, öğrenmeye çalışmamak gerekiyor geceleri rahat uyuyabilmek için.. #kzlgezegenöneriyor
Palyaço – Heinrich Böll
“Güzel bir söz vardır: hiçbir şey. Hiçbir şey düşünme. Başbakan’ı düşünme, Katolikleri de düşünme. Küvette ağlayan, terliklerine kahve damlayan o palyaçoyu düşün.” ——————————————–
Varlıklı bir ailenin oğlu olmasına karşın meslek olarak palyaçoluğu seçmiş biri Hans Schiner. Beraber yaşadığı Katolik sevgilisi Marie toplum baskısına dayanamayıp onu terk ettiğinde Schiner bu kayıp yüzünden yıkılır, yalnızlaşır, sanatı bitme noktasına gelir.. Dar kafalı burjuva toplumunun ikiyüzlü düşüncelerini kabul etmemekle kalmayıp bütün o acımasızlıklarını ve boş kurallarını insanların yüzüne tokat gibi çarpmaktan çekinmediği için yalnız bırakılan Schiner’in hayatı, düşünceleri ve sonu beni çok etkiledi. Kitabı iyi ki okumuşum dedirtti.. Evet o bir palyaço.. Hatta melankolik bir palyaço.. Ama aynı zamanda, kendinden daha çok maske takanlara o maskenin ardındaki sarsıcı gerçekleri söylemekten de hiç vazgeçmeyen biri.. #kzlgezegenöneriyor
Bunlar Da Mı İnsan – Primo Levi
1944’te, beraberindeki 650 kişiyle birlikte Auschwitz Toplama Kampı’na gönderildiğinde 24 yaşındaydı İtalyan Yahudisi Primo Levi.. O 650 kişiden sadece 21 kişi hayatta kalmayı başarabildi, Levi de onlardan biri..
Bunlar Da Mı İnsan, Levi’nin yaşadığı zulmün kitabı.. Bir insan başka bir insana bu kadar şiddeti nasıl yapar, bu kadar nefreti nasıl besleyebilir aklınız almıyor okurken. Toplama ve ölüm kamplarının cehennemini, yitip giden onca insanın çığlığını o günleri bizzat yaşamış birinin kaleminden okumak çok daha fazla etkiliyor insanı.. Almanca kelimeler bazen zorlasa da ilgilenenlerin okumasını şiddetle tavsiye ederim.. #kzlgezegenöneriyor
