Berbat bir hayatı olduğunu düşünen Nora Seed kendini öldürmeye karar verir ve bunun sonucunda, kendini, içinde bambaşka hayat ihtimallerinin yazılı olduğu kitaplarla dolu bir kütüphanede bulur: Gece Yarısı Kütüphanesi. Bu kütüphanedeki her bir kitap Nora’nın başka kararlar alsaydı yaşayacağı hayatları anlatır ve burada saat hep 00.00’dır.
Bir hayattan diğerine gidip gelen Nora’nın önünde iki seçenek var: Ya gittiği hayatlardan birinde gerçekten mutlu olarak kalacak ya da gerçekten ölecek.
Gece Yarısı Kütüphanesi hemen hemen herkeste gördüğüm için çok merak ettiğim bir kitaptı ama okumak için popülaritesinin biraz geçmesini bekledim. Akıcı mı evet çok akıcı. Bir oturuşta okuyabiliyorsunuz. Ama bana edebi bir doyumdan ziyade kafa dağıtmalık bir film izliyormuşum hissi verdi.
Kütüphanelerin ve birden fazla hayat barındıran kitapların arasında olmak şüphesiz ki kitap severleri çok mutlu ederdi. Ama bu hayatlar bizim hayatlarımız olsaydı aynı şeyi düşünür müydük emin değilim.😁 Peki siz böyle bir kütüphanede bulunmak ve aldığınız her kararda değişen hayatlarınızı görmek ister miydiniz?
#geceyarısıkütüphanesi #matthaıg #midnightlibrary #domingoyayınları
Martin Eden – Jack London
Martin Eden, Jack London’ın yarı otobiyografik romanı olarak kabul ediliyor. Yazarın hayatını okuduğunuzda bunun doğru olduğunu siz de görüyorsunuz.
Farklı sınıflar arasındaki değer ve zihniyet farklarını, statü ve servetin toplumdaki önemini bütün detaylarıyla gösteren başarılı bir roman. İdealize edilen o muhteşem hayatın, içine girildiğinde aslında o kadar da güzel bir hayat olmadığının en canlı örneğini Martin Eden gösteriyor.
Aşık olduğu kız ve onun içinde bulunduğu konum uğruna yaşadığı değişim ve dönüşüm süreci Martin Eden’ı bambaşka biri haline getirirken yitirdikleri de çok büyük şeylerdir aslında. Çıraklıktan ustalığa, işçilikten başarılı bir yazarlığa giden yolda Martin Eden trajik bir sona sürüklendiğinin farkına çok geç varır.
Her açıdan çok başarılı bir olay örgüsüne ve karakter betimlemesine sahip, akıcılığını kaybetmeyen bir kitaptı. Her kitap okunacak zamanı kendi belirler diye düşünüyorum. Bence Martin Eden’ı en keyif alacağım bir dönemde, sindire sindire ve çok severek okudum. Kesinlikle tavsiyemdir. Hayatınızın bir döneminde mutlaka okuyun.
#kzlgezegenöneriyor #martineden #jacklondon #işbankasıkültüryayınları
Karanlık Kız – Elena Ferrante
Karanlık Kız’ın sayfalarını çevirmeye başladığınız andan itibaren içinizi bir tekinsizlik sarıyor. Her an bir şeyler olacak hissiyle okuyorsunuz. Bir çift göz sizi sürekli izliyormuş gibi. Görünürde hiçbir şey olmuyor ama kitap bitene kadar da bu huzursuzluk hissi gitmiyor.
Tek başına uzun bir yaz tatiline çıkan İngiliz edebiyatı öğretmeni Leda’nın dengesi ve sakin tatil rutini, kumsalda denk geldiği Napolili bir aile tarafından bozulduğunda Leda hem bu aileyi ve kadınlarını hem de kendi aile hayatını, geçmişini gözden geçirir.
Elena Ferrante’nin bu romanı filme de uyarlandı. Başrolde de çok sevdiğim Olivia Colman var. En kısa zamanda izleyeceğim.
#kzlgezegenöneriyor #karanlıkkız #elenaferrante #everestyayınları
Kul – Seray Şahiner
Seray Şahiner’in yarattığı kadın karakterlerinde insanı kendine çeken bir büyü var. Leyla, Ülker Abla şimdi de Mercan… Sıradan ama sıradışı, her an her yerde karşımıza çıkabilir. Belki de çevremizde nice Mercan’lar vardır diye düşünüyor insan. Umut etmenin vücut bulmuş hali diyebiliriz Mercan için. Çünkü hep umut ediyor ve bekliyor. Gidersen git demekle evi terkeden kocasını, hiç olmayan çocuğunu, mutlu ve sıcak bir aile hayatını, akşamları televizyon karşısında yemek yememeyi.. Yani yalnız kalmamayı. Ama en çok da fark edilmeyi bekliyor Mercan. Dilediği dilekler, adadığı adaklar, gittiği türbeler hep bunlar için.
Mercan’la birlikte İstanbul’un görünmeyen yüzünü, sınıf meselesini, kentsel dönüşüm sürecini de gösteriyor bize kalemini sevdiğim canım Seray Şahiner.
Okumayı sevdiğim yazarların başındadır benim için, dönüp dolaşıp elimin gitmesi bu yüzden. Tek bir kitabı kaldı okumadığım,sonrası klasik yeni kitap bekleme süreci.
#kzlgezegenöneriyor #everestyayınları #serayşahiner #kul
Sıfır Noktasındaki Kadın – Neval El Seddavi
Ah Firdevs… Beni o kadar çok etkiledin ki… Yaşadıkların, yaşamak zorunda bırakıldıkların, sana dayatılan yaşama karşı duruşun o kadar gerçek ve acı ki. İsimler, mekanlar, zamanlar değişse de değişmeyecek şeylerin temsilisin adeta.
Hücresinde idam edilmeyi bekleyen Mısırlı fahişe Firdevs’in ona dayatılan sonu değil, kendi sonunu seçmesini ve bu uğurda yaşadıklarını mutlaka okuyun. Bu kitabı bütün okurlara tavsiye etmemek büyük haksızlık olur.
#kzlgezegenöneriyor #sıfırnoktasındakikadın #nevalelseddavi #metiskitap
Unutma Dersleri – Nermin Yıldırım
“Hayat dediğin neydi ki zaten; bitecek diye korktuğun kısıtlı vakti, bozuk para gibi harcama telaşı.”
Unutmak mı daha zor, yoksa hatırlamaya çalışmak mı? Hangisi daha çok acı verir? Yaşadığımız acıların sorumlusu olarak hep başkalarını suçlarken sakın gerçek suçlu kendimiz olmayalım?
Aşk acısıyla baş edemeyen kahramanımız Feribe’nin yolu Mazi İmha Merkezi’ne düştüğünde kafasında bu soruların hiçbiri yoktu. Bu tuhaf merkezden saçma bir şey çıkmasını bekliyor, içine düştüğü durumdan kurtulacağına hiç ihtimal vermiyordu. Ama yine de merakına yenilip unutma dersleri seansınlarına başladı. Hem derslere hem de hayatına doğru bir yolculuğa aslında…
Nermin Yıldırım diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da kelimeleri kullanmadaki muhteşem yeteneğini göstermiş. Her bir kelime, her bir cümle o kadar yerini ve anlamını bulmuş ki, üslubuna/tarzına hayran kalmamak elde değil. Mizahla harmanlanmış hüzüne, karakterlerin gerçekçiliğine, kurgunun güzelliğine kapılıp gittim yine. Bu sebeple yeri gelmişken bir kez daha ve ısrarla tavsiye edeyim canım yazarı.
Unutma Dersleri’ni de okuduğuma göre, üzülerek söylüyorum ki Nermin Yıldırım külliyatını tamamlamama son bir kitap kaldı. Sonra yeni kitap gelene kadar bekle dur.
Yaşamadan Ölmeyeceğim – Maud Ankaoua
Yaşamadan Ölmeyeceğim kitabını okumaya başladığınızda, bir kişisel gelişim kitabı okuduğunuzu düşünmeniz kuvvetle muhtemel. Zira kitapta bir değişim ve dönüşüm hikayesine tanık oluyoruz. Bu açıdan bakıldığında kişisel gelişim tarzında okuma yapmayı sevmeyenler için bir ön yargı oluşabilir ancak öyle olmasın.
Evet kitapta hayatın sırrını, iç huzuru, mutluluğu ve dengeyi bulmak adına öğretiler yer alıyor. Ama bunun yanında çok güzel bir aşk hikayesi, nesilden nesile aktarılan travmalarla parçalanmış bir aile, eski ve yeni dostlukları da okuyoruz. Malo ve Phueng’in bir aylık anlaşmalarının ardında okuru duygulu ve sıcak bir hikaye bekliyor. Kişisel gelişim kitabı gibi başlayan, duygusal ve samimi bir film gibi devam eden, sayfaların nasıl ilerlediğini fark etmediğiniz bir deneyim Yaşamadan Ölmeyeceğim…
#kzlgezegenöneriyor #yaşamadanölmeyeceğim #maudankaoua #yanpasajyayınevi
Hayat Hanım – Ahmet Altan
Hayat Hanım hakkında ne yazsam eksik kalacakmış gibi hissediyorum. O istediği her şeyi büyük bir tutkuyla isteyen, ama gerektiğinde aynı güçle de vazgeçip arkasına bakmadan çekip gidebilen bir kadın. Bütün haklara sahip. En büyük kuralı kuralsızlık. Hem her şeyini ortaya döküyor hem de bütün sırrı içinde saklı. Adı gibi bir kadın anlayacağınız…
Ve onun yaşamının bir dönemine eşlik etmiş genç bir edebiyat öğrencisi. İyi bir yaşam sürerken kendini bir pansiyonda türlü türlü insanların arasında buluyor. Yoksulluğu, devrimciliği, dostluğu, aşkı, edebiyatı tanıyor. Hayat’ı öğreniyor.
#kzlgezegenöneriyor #everestyayınları #hayathanım #ahmetaltan
Dolapta Biri Var – Yaprak Öz
Yaprak Öz’ün son kitabı Dolapta Biri Var’ı geçtiğimiz günlerde okumuştum. Bundan önce okuduğum bütün kitaplarını çok sevmekle beraber, içlerinde en çok tedirgin olduğum kitap Şeytan Disco idi. Bu kitabında da ona benzer bazı ögeler olduğu için okurken biraz tedirgin oldum açıkçası (Bazı kitaplarını gece geç saatlerde okumamak gerekiyor)
Babalarını depremde kaybettikten sonra mutlu aile yaşantıları bir anda tepetaklak olan ve anneleriyle birlikte başka bir şehirdeki dayı ve anneannesinin yanına taşınmak zorunda kalan Asude ve Azize iki kız kardeş. Azize’nin depremle birlikte yaşadığı travmanın, baba acısının üstüne bir de annesinin günden güne artan ilgisizliği, dayısının içki ve dayak sorunları, kardeşinin tuhaf davranışları eklenir. Bütün bunlarla başa çıkmakta zorlanan Azize hem kendi akıl sağlığını korumaya hem de kardeşininkini düzeltmeye çalışırken karşısına çıkan ilk erkeğe kendini kaptırır. Ve sonrasında olaylar gelişir.
Yazarın diğer kitapları gibi bu kitap da çok hızlı okunuyor ve sonunda okuru bir sürpriz bekliyor. Ben de sonlara gelince ancak tahmin edebildim bu sürprizi. Çabuk okunan bu kitabı da bitirdiğime göre, ben artık Yaprak Öz’den güzel bir Yıldız Alatan macerası bekliyorum.
#kzlgezegenöneriyor #yapraköz #dolaptabirivar #oğlakkitap
Kazananlar – Laetitia Colombani
İki kadın. İki dönem. İki hayat. Tek bir amaç: dayanışma!
Günümüz Paris’inde, hukuk kariyeri için hayatındaki her şeyi feda eden bir kadın, Solene. Yaşadığı büyük bir olaydan sonra, gönüllü olarak çalışmaya başladığı Kadın Sarayı’nda onu ya mutluluğa ulaştıracak yollar bekliyor ya da daha zor bir hayat…
1925 Paris’inde ise hayat mücadelesine kendini adamış bir kadın, Blanche Peyron. Yoksulluğa savaş açmış, güçlü, hiç vazgeçmeyen.
Bugün Paris’te tüm ihtişamıyla yer alan, evsiz, şiddete ve istismara uğramış, zor şartlar altında yaşam mücadelesi vermiş bütün kadınlara yuva olan Kadın Sarayı’nın kuruluş hikayesini, içinde yaşayan kadınların hayatta kendilerine bir yer bulma mücadelelerini okurken duygularınıza engel olmanız pek mümkün oluyor. İçinizde hem büyük bir umut, hem bir güç, hem de boğazınızda geçmeyen bir yumruyla okuyorsunuz satırları. Ve belki de, okuyan herkesin aklından aynı şey geçiyor: Keşke bizim ülkemizde de böyle yerler olsa…
Laetitia Colombani ile ilk olarak Saç Örgüsü kitabını okuyarak tanışmıştım. Hâlâ unutmadığım bir kitaptır kendisi. Kazananlar kitabını da hiç unutmayacağım kesin. Bu senenin iyi kitapları arasındaki yerini aldı. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
#kzlgezegenöneriyor #kazananlar #laeititiacolombani #yanpasajyayınevi
